24.Bölüm

2K 134 10
                                    

"Evet, dinliyorum seni." dedim kollarımı çapraz yaparak. Aslında dinlemek filan istemiyordum ama havuza düştükten sonra bacağının tamamen iyi olduğuna emin olamamıştım. Dolaylı öpücüğü ise daha sonra düşünüp utanacaktım.

Normal zamanda bu kadar aptal değildim aslında. Sadece o an bilmiyorum, itici bir güç onun dudaklarına değmem için güzel bir bahane olduğunu fısıldmıştı ve yapıvermiştim. Arkasına bakmadan kaçmasını beklerdim ondan fakat beni şaşırtarak konuşmak istediğini söylüyordu.

"Aramızı düzeltmek istiyorum." dedi. "Beni affetmen için ne yapabilirim?"

"Sen ciddi misin?" dedim kaşlarımı kaldırarak alaylı bir gülüşle.

"Üzgün olduğunu görmek istemiyorum. Seni üzen kişi olmayı hiç istemiyorum. Olgun davranması gereken kişi bendim ama çocukça davrandım bu yüzden.."

Elimle durmasını işaret ederek sözünü kestim ve sinirle gözlerimi kapatıp açtım. Burnumdan verdiğim nefes sakinleşmeme yardım eder sanmıştım ama yanılmışım.

"Sedat, sen aptal değilsin biliyorum." dedim gözlerinin içine mavilerimi dikerek. "Ve ben de üç yaşında değilim. Milyon tane flörtüm oldu. Yani biriyle nasıl o anlamda iletişim kurulur biliyorum. Eğer sen de asosyal veya duygu körü değilsen sana nasıl yaklaştığımı anladın. Ve görmezden gelmeyi seçtin. Senin için çabalarken bunu tam olarak fark etmemiş olabilirim ama şuan gayet net bir şekilde görebiliyorum. Bu yüzden buraya gelip benimle bu şekilde konuşma. "dedim dümdüz bir sesle.

Yüzü ifadesizdi. Şaşırmadı bile." Sen.. "

"Beni yeğenin veya kardeşin veya küçük bir çocuk gibi görmen umrumda değil. Çünkü ben bunların hiçbiri değilim. Senden hoşlandım, belki daha fazlası ama kendimi küçük düşürmem. Bu yüzden beni aptal yerine koymaya devam etmek için benden özür dileme. Çünkü kalbimi daha fazla kırıyorsun. "

Sesim titremesine diye verdiğim mücadele aynı şekilde gözlerimi kaçırmamak için verdiğim savaşla yarışırdı. Utançtan veya başka bir sebepten kırmızıya boyanan Yanaklarımı gizlemek istiyordum ama kendime engel oldum.

Bir süre bir şey söylemesi için bekledim ve zaman tanıdım. İyi veya kötü bir şey söylemeliydi. Şimdiye kadar düşünmemiş olamazdı çünkü.

"Görüyorum ki, söyleyecek bir şeyin yok. Özür dileme işini bir daha düşün bence." dedim dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı eğerek. Bakışlarını yere eğen o olduğunda buna neredeyse gülecektim ama sinirden.

"Peki, gidiyorum." dedim arkamı dönerek. Tek taraflı monologtan sıkılmıştım. Göğsüm acıyordu. Ve kendimi yumruklamak istiyordum. Baştan ayağa utanç ve acı içindeydim. "Bu arada kesin bir karar vermediysen doğum günüme gelmeni istemiyorum. Babam sana teklif ettiyse diye söylüyorum."

Havuzun kapısını arkamdan kapattıktan sonra bacaklarım titrer gibi olmuştu. Bana merakla bakan Mahmut abiye gülümsemeye çalışarak elimi kalbime bastırdım.

"Mahmut abi, Sedatcım.." Kelime dilimde acı bir tat bıraktı. Ona böyle seslenmek istemiyordum. "Onunla ilgilenebilir misin? Havuza düştü ve şey, bacağı iyi mi emin değilim." dedim.

"Tamam, ben hallederim." dedi. Eliyle arkasındaki başka bir adama işaret etti. Sanırım yeni gelmişti. "Arabayı getirin." diyerek az önce kapattığım kapıyı açıp içeri girdi.

***

Oğulcan sırasında olmadığı için masasına bıraktığım Bitterin üzerine küçük bir not yazıp sırıtarak Utkunun yanına ilerledim. Basket takımından arkadaşlarıyla konuşmasını bitirip bana dönen arkadaşım beni baştan ayağa süzdükten sonra gözlerini kıstı.

KORUMA bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin