Hoş geldin buraya tekrar, umarım içini ısıtan veya gerekiyorsa soğutan bir okuma olur senin için~
***
"Bazen çok düşünüyorum, biliyor musun?"
Gözleri ışıl ışıl olan gökyüzündeydi kendi kendine konuşurken. Yıldızlar arasında, o sırada dinlediği şarkının notalarıyla paralel yükseklik ve hızda, gözleriyle zıplayarak geziyorken hissettiği o heyecan dolu huzur; kalbini sıkıştırıyordu Sıla'nın.
"Neyi, balık?"
Sanki Arık'ın sesi yankılanmıştı kulağında. İrkildi, o kadar gerçekçi gelmişti ki ona seslenişi... Orada, onunla beraber olmadığını biliyordu ama olmasını o kadar istiyordu ki iki yanına bakmak zorunda kaldı bir ihtimal vererek.
Hüzünle dolup taşan bir nefes bırakırken havaya, üzerindeki battaniyenin ucuna diktiği püskülle oynamaya başladı.
Akşam serinliğini sahiplenen rüzgar yavaşça tenini okşuyordu, bir an için gözlerini kapatıp hayal kurmak geldi içinden.
Karşısında minik bir ev hayal etti; içinde sevdikleriyle beraber bir ömür tüketmek istediği, o sevgi ve huzur dolu ev...
Bu sevgi dolu evin korumacı bakışlarla onu izleyen çelik kapısı açıldı; kapının önünde bir siluet görür gibi oldu, sonrasında o siluetin yüzü belirginleşti. Gülümseyerek ona bakıyordu. Tam o an Sıla, onu içeri davet eden, şefkat dolu bir el gördü.
Yüzünü aydınlatan ay ışığı, ayazdan kurumuş dudaklarındaki tebessümü de parlatmıştı. Sadece böyle bir anın hayalini kurmak bile ona inanılmaz hisler veriyordu.
Hayal kurarken kapattığı gözleri yavaşça aralanırken şakaklarına doğru bir çift yaş süzüldü. Nedenini bilmiyordu bu yaşların neden aktığının, belki de sadece bir geziye çıkmak istemişlerdi.
"Neden olmasın?"
Arık, tekrar kafasının içinde yankılanmıştı. Sıla, delirdiğini düşünüyordu. Bu normal değildi, orada olmayan birinin sesini nasıl duyabilirdi ki?
İstemsizce gelen gülme krizini tutmadı, gecenin sessizliğini bölen gülüşüne gözlerindeki yağmur eşlik ediyordu. Anlam veremediği bu durum, onu anlamsız bi duygu karmaşası içine sokmuştu.
Ellerini yüzüne kapattı ve için için ağlamaya devam etti, ne yapacağını o kadar kestiremiyordu ki...
Resmen kendi kalbi tarafından esir alınmıştı, ne ileri gidebiliyor ne de geri dönebiliyordu.
Hızlıca doğruldu, yüzünü bluzunun kollarıyla kuruladığı sırada koltuğun boş tarafındaki telefonu titremeye başladı.
Göz ucuyla ekrana baktığında Arık'ın aradığını gördü. O kurduğu hayalin verdiği tebessümden çok daha sıcak bir tebessümle telefona uzandı.
"Alo?"
"Güzelim, neredesin?"
"İyiyim Arık, teşekkür ederim. Sen nasılsın?" diye cevap verdi iğneleyici bir tonda ve güldü.
Arık'ın aldığı derin nefesle beraber hafifçe güldüğünü duyunca Sıla için dünya durmuştu tekrar. Yıldızların verdiği heyecanlı huzur neydi ki Arık'ın gülüşünün verdiği hislerin yanında?
"Üzgünüm, havadan sudan konuşmaya zamanım yok. Bana cevap vermediğin için endişelendim sadece."
Biraz kırmıştı Sıla'yı bu cevap. Nasıl olduğu konusu nasıl "havadan sudan" olabilirdi ki Arık için? Çünkü Sıla için böyle değildi durum, onun iyiliği önceliğiydi her zaman. Belki Arık için de öyleydi, bunu bilemezdi ama Sıla ile bu şekilde konuşarak da gösteremezdi ki bunu. Çok fazla sessiz kaldığını fark edip boğazını temizledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYTU (+18)
Teen FictionBu hikaye, bir şizofrenin bir sanrıyla yaşadığı bir aşk hikayesine benzer; gerçektir her şey onun için ama yalandan ibarettir bir o kadar da. Bir şeyin doğruluğundan da yanlışlığından da eminsindir ama yine de sorgularsın ya bazen hani... Böyle bir...