Merhabalarrr, bu bizi Sıla ile daha içli dışlı kılacak bir bölüm olacak. Bir önceki bölümün sonunda da söylediğim gibi Sıla'nın ağzından okuyacağız olanları. İyi okumalar~
***
Nalan hazırlanırken odasının penceresinin altındaki armut koltuğa yerleşmiş, çalan şarkıya ayaklarımla ritim tutuyordum. Her ne zaman Nalan'ın odasında olsam, direkt olarak bu yumuş yumuş koltuğa oturasım geliyordu çünkü yumuşaklığı o kadar sevimli hissettiriyordu ki... Nedendir bilmem, kendine çekiyordu beni işte.
Bir yandan kalçasını sallayarak parlak göz farını dağıtan arkadaşımı izliyorken diğer yandan sürekli telefonumun karanlık ekranını kontrol ediyordum. Gözlerim, bu ikili arasında kayıp giderken derin bir nefes aldım.
Arık ile kafenin önünde ayrıldığımızdan beri içim rahat değildi. Zaten içime sinen bir veda da edememiştik, bir şeyler yarım kalmıştı. Arık'ın fiziksel temas konusundaki görüşü yüzünden yanımızda arkadaşlarımız varken ona karşı nasıl davranmam gerektiğini de asla bilemiyor oluşum bu duruma tuzla biber olmuştu.
Ayrıldığımızdan beri neredeyse 1 saat geçmişti ama nerede olduğuna dair bir mesaj bile atmamıştı. "İlk yazan ben olmamalıyım." kafasına sahip değildik ikimiz de, yine de nedense şu an ilk mesajı ondan bekleyesim tutmuştu.
"Kızıl bomba, nereye daldın öyle?"
Nalan'ın sesini duyunca istemsizce irkildim, bakışlarımı sabitlediğim açık gri parkelerden arkadaşıma çevirdim. Yüzünde imalı bir gülümseme ile, aynanın içinden bana kısa bakışlar atıyordu.
"Ay ne bileyim, bir an öyle gidivermişim." diye cevapladım gülerek. "Sen hazır olana kadar şu telefonumu azıcık şarja takayım ben, dışarıdayken olmadık yerde kapanıp deli etmesin beni sonra."
"Olur olur, istersen mutfaktan kendine içecek bir şeyler al. Beni biliyorsun, biraz zaman alıyor hazırlanmam." Heyecanla ekledi: "Ama hiç sorun değil! Nasıl olursa yarın off günüm, istediğimiz kadar alemlere akabiliriz kızımmm! Hatta belki yarın da?"
Onun bu çocuksu heyecanına içten bir gülüşle karşılık vererek çantamı bıraktığım yerden aldım ve kapıdan çıkarken:
"Senin bu enerjine hayranım." diye cevapladım. Kurduğu planlara dair kısaca bir "Bakarız." ekleyerek savuşturdum.
Mutfağa doğru ilerlerken arkadan onun önce söylenme, sonra da çalan Korece şarkıya, Kore diline dair sıfır bilgisi olsa da inanılmaz akıcı bir şekilde, eşlik eden sesi yavaş yavaş azalarak bana geliyordu.
Mutfağa geldiğimde önce telefonumu şarja takıp tezgaha bıraktım, sonrasında ise buzdolabına ilerledim isteksizce. Dolabı açarken kesinlikle bu kadar çeşit içeceklerle karşılaşmayı beklememiştim, içimdeki isteksizlik yarıya inmişti. Bu kız beni gerçekten hayrete düşürüyordu bazen.
Vişne suyuna uzandığım sırada telefonumun titremesiyle ben de titredim. Vişne suyu şişesini tezgaha bırakırken hızlı adımlarla telefonuma ulaştım.
Sonunda beklediğim emojiyi ekranda belirmiş vaziyette görünce yüzüme çocuksu bir gülümseme yerleşti.
🐝: Birtanem, nasılsınız? Napıyorsunuz?
Mutluluktan resmen sıcaklamaya başladığımı hissettim o an. Belki de Arık'ın bana sesleniş şeklindendi bu sıcaklık hissi. Emin olamamıştım ama çok düşünmek ve onu da bekletmek istemedim.
Sıla: Hiiç, Nalan hazırlanırken onu bekliyorum. Mutfaktayım şu an.
Sıla: *bir fotoğraf gönderdi*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYTU (+18)
Teen FictionBu hikaye, bir şizofrenin bir sanrıyla yaşadığı bir aşk hikayesine benzer; gerçektir her şey onun için ama yalandan ibarettir bir o kadar da. Bir şeyin doğruluğundan da yanlışlığından da eminsindir ama yine de sorgularsın ya bazen hani... Böyle bir...