12

46 5 0
                                    

Arık, Sıla'nın belinde duran ellerinin tutuşunu sertleştirdi onun gözleri içine bakarken. Hafif aralık ve kırmızı gözleri, yavaşça kucağındaki kızın yüzünde gezinmeye başladı; son durağı şaşkınlıkla aralanan dudaklarıydı.

Gülümseyerek sağ elini yukarı kaldırıp Sıla'nın yanağına koydu, baş parmağı dudaklarını okşuyordu.

"Bu kafayla sana bunları söylemem ne kadar doğru bilmiyorum, daha iyi bir zamanlama mı seçmeliydim emin değilim ama... İçimde tutmak o kadar zor ki. Ben-"

"Biliyorum." diye araya girdi dayanamayıp Sıla. Dudakları üzerindeki parmak yüzünden konuşması çok daha da zor olmuş olsa da. "İkimiz de bile bile kaçtık bundan... Kaçmak bile zevkliydi seninle."

Duyduğu şeylerle gözleri parlamıştı Arık'ın, Sıla hayranlıkla ona bakarken kendini dizginlemek çok zordu. Aynı şeyi onun da düşündüğünü kendine bakışlarından alıyordu.

Arık, Sıla'nın yanağındaki elini boynuna indirirken Sıla yüzleri arasındaki mesafeyi azalttı. Nefesleri birbirine karışırken ikisi de tenlerine doğru süzülen sıcaklıkla yanıyordu.

"Sen, beklemediğim bir anda karşıma çıktın. Yardıma en muhtaç olduğum zamanda." diyerek aralarındaki sessizliği böldü Sıla. Arık'ın saçlarında dolaşan ellerinden birini, daha demin onun yaptığı gibi, Arık'ın yanağına koydu.

"Beklediğimi bile bilmediğim bir şefkat verdin, sen söylemeden bile beni sevdiğini biliyordum ama..." İstemsizce gülümsedi ve devam etti, "Bunu senden duymak... Asıl beklediğimi düşünmediğim şey buymuş."

"Sıla..." diyebildi sadece Arık.

İkisinin de konuşmaya takati olmadığını bildiğinden, yavaşça dudaklarını Arık'ın dudaklarına kapattı Sıla.

Yavaş başlayan öpücüğü alevlendiren şey Arık'ın, Sıla'nın boynuna parmaklarını sararak onu kendine çekmesi olmuştu. Birbirlerinin hızına ayak uydurarak devam ettiler öpüşmeye.

Arık, Sıla'nın alt dudağını yakalayıp emiyor ve arada ısırıyordu. Sıla, bunu bir meydan okuma olarak gördüğünden aynısını Arık'a yapmaktan geri kalmadı.

Kendini Arık'a bastırdığında dudaklarını titreterek kulaklarına dolan inlemeyle başının döndüğünü hissetmişti Sıla.

Arık, kolunu Sıla'nın beline sardı ve boynundaki parmakları serbest bıraktı yerden destek almak için. Sıla, boynundaki parmakların yokluğunun verdiği hasreti hissetmeye fırsat bulamadan sırtının soğuk zeminle birleşmesiyle kapalı gözlerini aralayıp Arık'a baktı.

"Arık... Birazdan gelecekler." dedi nefes nefese, arzu dolu bakışları durmak istemediğini gösterse de dudakları arasından dökülenler tam tersini iddia ediyordu.

"Bırak biraz daha sana doyayım." diye cevapladı Arık ve Sıla'nın cevabını beklemeden dudaklarını onun boynuyla buluşturdu.

Sıla'nın yumuşak teninde kendini kaybetmek üzereydi neredeyse, sanki annesinden süt emen bir bebek misali emiyordu Sıla'nın boynunda farklı farklı bölgeleri.

İz bırakmamak için ise elinden geldiğince dizginliyordu dudaklarının tutuşunu Arık, bunu sağlamak ve Sıla'yı daha da deli etmek için dilini kullanmaktan da çekinmiyordu.

Arık'a göre, loş ışıkla aydınlanmış oda dahi Sıla'nın inlemeleriyle dolduğuna mutlu oluyordu o an sanki. Gerçek ötesi güzelliğin etkisi bu olsa gerekti, çevresinde bulunan her şeye yansıtıyordu ışığını.

Bir kolunu parkelere yaslamıştı ağırlığını Sıla'nın üzerine bırakmamak için. Diğer eli, yavaşça Sıla'nın bedeninde gezinirken düşünebildiği tek şeyi yapamamanın verdiği acıyla tekrar Sıla'nın dudaklarıyla buluşturdu dudaklarını.

KUYTU (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin