Hoş geldiniz, iyi okumalar dilerim~
***
Ne hissedeceğini bilmiyordu Sıla o anda, kalbi çarpmaya devam ederken öylece ekrana bakıyordu. Beril kimdi hatırlamıyordu bile ama içinde çok iğrenç bir his vardı.
Hareket edemiyordu, vücudunun ısısının düştüğünün ve bu konuda bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı ama Arık'ın kucağından kalkamamıştı bile.
O sırada Arık'ın derin bir nefes almasıyla donmuş bakışları netleşti ve bir süre boyunca öylece durduğunu fark etti.
"Beril demek..."
Koltuktan destek alarak Arık'ın kucağından kalktı, Arık onu durdurmak istese de bunun doğru olmayacağını bildiği için sadece gözleriyle takip etti Sıla'yı.
Sıla, koltuğun boş tarafına kendini bırakırken vücudunun titremeye başladığını fark etti. Ruhu alevler içindeydi ama bedeni hipotermi geçirmek üzereydi sanki. Arık'ın konuşmak yerine dilini şaklatmaya başlamasıyla sinirle güldü.
"Ee, anlatacak mısın? Bu yüzden miydi bu kadar sinirlenmen yoksa? Biliyor muydun bunu söyleyeceğini?"
"Nasıl yani?" Dilini şaklatmayı bırakıp cevap verdi Arık. Donuk bakışları, Sıla'nın yüz ifadelerini gözlemliyordu.
"Ne nasıl yani? Amacın beni değil de kendini korumak mıydı acaba diyorum?"
"Alakası bile yok." Arık doğruldu ve ellerini önünde birleştirdi. "Melih'in bildiğinden haberim bile yoktu."
Sıla, duyduğu cümleyle yüksek sesli bir kahkaha attı. Arık'ın rahatsız olup olmaması hiç umrunda değildi o anda.
"Ne bok döndüğünü çok merak ediyorum. Anlatacaksan kal."
"Anlatacak bir şey yok, neyi neden bilmek istiyorsun ki?"
"Özür dilerim ama biraz önce mutfakta beni neredeyse..." Duraksadı, hangi fiili kullanacağını bilememişti. Boğazını temizledi ve derin bir nefes aldı. "Eğer bana bazı şeyleri anlatma gereksiniminde bulunmuyorsan, buna verecek bir cevabım yok."
"Anlatmam gereken bir şey olursa anlatırım Sıla, hakkımda bilmen gereken şeyleri sana söylüyorum zaten."
"Sen benim her bokumu bilirken bana gösterdiğin muamele bu mu?"
"Bilmen gereken şeyi zamanı gelince bilirsin, bunun dışında senin bana geçmişim hakkında soru sorma hakkın olduğunu düşünmüyorum. Her şeyi bilmene gerek olduğunu da zannetmiyorum."
Sıla, ifadesiz bir şekilde Arık'ın can yakıcı sözlerini dinlerken gözleri kararmıştı. Ne geçmişinden bahsediyordu bu adam? Eğer hâlâ görüşüyor olduğu biri varsa bu nasıl geçmiş ya da geçmişte kalmış bir şey oluyordu?
Telefonunun kılıfıyla oynarken bu keskin cümlelere ne cevap vereceğini düşündü. Cevabı yoktu, hissettiği öfke ve nefretin ise haddi hesabı yoktu; tek istediği şey, Arık'ın evinden bir an önce çıkıp gitmesiydi.
Hiçbir şey söylemedi, enerji içeceğinden bir yudum alıp ayaklandı. Terasa doğru adımlarken üzerinde olan gözleri hissediyordu.
"Ben sigara içip uyuyacağım, lütfen evden çıkarken kapıyı güzel kapattığından emin ol."
"Sıla-" Arık, Sıla'nın peşinden gitmek için ayağa kalktığında onun sözünü kesmesiyle olduğu yerde kaldı.
"İyi geceler Arık."
Arık, konuşmanın anlamı olmadığını düşündüğü için aldığı derin nefesin ardından arkasını döndü ve yavaş adımlarla kapıya ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYTU (+18)
Teen FictionBu hikaye, bir şizofrenin bir sanrıyla yaşadığı bir aşk hikayesine benzer; gerçektir her şey onun için ama yalandan ibarettir bir o kadar da. Bir şeyin doğruluğundan da yanlışlığından da eminsindir ama yine de sorgularsın ya bazen hani... Böyle bir...