21

48 3 4
                                    

Merhabalar, yazım veya imla hatası varsa affola. İyi okumalar dilerim~



***


Bahçeye vardığında babası ve Arık'ı sohbet halinde buldu, sakince yanlarına adımlayıp eski yerini aldı.

"... sonra da dağ evinde vakit geçiririz biraz, ne dersin?" Çatallı sesinin daha da baskınlaştırdığı konuşmasını sonlandırdıktan sonra bakışlarını Sıla'ya çevirdi Cenk Bey.

"Ah, hoş geldin kızım. Biz de önümüzdeki haftasonu için plan yapıyorduk. Eğer senin için de uygun olursa tabii."

"Aa, ne planı?" diye sordu heyecanla Sıla, bakışları Cenk Bey ve Arık arasında gidip geldi. Cenk Bey, Arık'ın anlatmasını bekler gibi bir ifade büründü. Arık, bunu fark ettiğinde şöyle dedi:

"Babam ara sıra ava çıkmayı sever. Önümüzdeki haftasonunda bizimle beraber gitmek istiyor. Cumartesi gecesi de dağ evinde kalırız, eğlenceli vakit geçiririz ve pazar akşamı döneriz gibi bir plan. Benim hoşuma gitmedi değil aslında, ne dersin güzelim?" dedi Arık memnun kaldığını belli eden bir ifadeyle.

"Oluur, neden olmasın?" diye cevapladı Sıla yüzündeki geniş tebessümle. Her zaman böyle bir planın içinde olmak istemişti, her ne kadar avlanma fikri hoşuna gitmese de.

O sırada uzun bahçede ilerleyen görevli kadın dikkatini çekti. Kadının loş ışıklar altında yarım yamalak belirgin olan yüzünde gergin bir duruş vardı.

Yanlarına vardığında ellerini önünde birleştirip Arık'a kısa bir bakış attıktan sonra Cenk Bey'e döndü.

"Efendim... Davetsiz bir misafirimiz var."

Cenk Bey, çatık kaşlarla kadına döndü. Belli ki bu bir çeşit imalı bir söylemdi.

"Kimmiş o arkadaş?"

"Melih Duran Bey geldiler efendim."

Melih'in adını duyar duymaz Cenk Bey'in yüz kaslarının gerilmesi ve çok daha sert bir hal alması bir oldu. Sıla, ne olduğunu anlayamaz bir şekilde bakışlarını Arık'a çevirdiğinde hiç beklemediği bir şaşkınlık ile karşılaştı. Arık, donmuş kalmış bir halde kadına bakıyordu. Bakışları yavaşça Sıla'ya döndüğünde kaşları çatıldı ve sorar bir ifadeyle ona baktığı sırada babasının yükselmemek için can atan sesi saniyeler içinde gerilen ortamı iyice gerdi.

"O itin ne işi var burada, Arıkhan? Sen hâlâ görüşüyor musun bu vasıfsız herifle?"

Sıla, arap saçına dönen hislerini kontrol etmekte zorlandı. Öncelikle, Arık'ın tam adının Arıkhan olduğunu yeni öğreniyordu; bu bir ilkti Sıla için, çok şaşırtıcı gelmişti. Şimdiye kadar hiçbir şekilde bu şekilde duymamıştı çünkü Arık'ın adını. Babasının bu şekilde seslenmesi ise olayın ciddiyetini gösteriyordu sanırsa.

İkinci olarak, Melih hakkında babasının bu görüşte olduğunu da bilmiyordu. Adam resmen sövgü kelimeleri kullanmadan sövmüştü.

Son olarak da, Melih'in burada olmasının sebebinin kendisi olması gerçeği de her şeyi, suçluluk duygusu ile beraber, ikiye katlıyordu.

Arık, babasına kilitlenen bakışlarını görevli kadına çevirip sordu:

"Neden gelmiş?"

"Vermesi gereken önemli bir şey olduğunu söyledi efendim." diye cevapladı kadın çekinerek.

Cenk Bey, daha da hiddetlenerek ayağa kalktı ve kadına sabitlediği keskin bakışlar yeterince korkutucu değilmiş gibi bir de kızgın bir tonla:

"Nerede?" diye sordu.

KUYTU (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin