Arık, mutfakta sigarasını içiyorken Sıla'nın boğuk gelen sesini duyunca kaşlarını çattı. Yarım kalan sigarayı küllüğe bastırıp sönüp sönmediğini önemsemeden ayağa kalktı.
Kalbi çarpmaya başlamıştı oyun odasına ilerlerken. Yolun yarısında, Sıla'nın acı bir çığlıkla adını seslenmesiyle dizlerinin bağı çözülmüş gibi hissetti.
Koşarak odaya vardı ve kapıyı tüm gücüyle açtığında karşısındaki görüntüyle gözlerinin karardığını hissetti.
Zaman kavramını yitirmişçesine bir hızla ilerledi, dehşete kapılmış bir ifadeyle ona bakan sarışın kızı kolundan tutup yere savurdu. Gözü hiçbir ahlaki kuralı görmüyordu Sıla'sının çaresizce yatışını görmeye devam ettikçe.
Dişlerini sıkıyor olduğundan, sert yüz yapısı daha da sert bir hal almıştı. Beril, yere düşüşüyle acıyla inlemişti. Arık, onu duymadı bile. Şu an gözlerinin algılayabildiği tek şey; Sıla'nın yatağa sabitlenmiş, kilitlenip kalmış olan vücuduydu. Titriyordu, buz gibi bir gecede sokakta kalmış bir yavru kedi gibi titriyordu.
Ellerini yüzüne kapatmıştı ve çıkardığı seslerden ağlıyor olduğu ortadaydı. "S-sıla..." diye seslendi kıza Arık, sinirle titreyen elleriyle ona uzansa da temas etmeye çekindi. "Sıla..." Tekrar seslendi, cevap alma umuduyla... Çaresiz bir çekilde.
Beril, Arık'ın tüm dikkatini yataktaki kıza vermesini fırsat bilerek sessiz bir şekilde odadan çıkmaya karar verdi. Korkudan titreyen bacakları, ilerlemesini zorlaştırsa da çıkmayı başarmıştı.
"Gitmek istiyorum... Gitmek istiyorum..." Sıla; titreyen sesiyle sonunda konuşabildiğinde Arık, kollarını beline sararak onu yavaşça kaldırdı. Melih'in tişörtünü eline geçirdiği gibi Sıla'nın başından geçirdi. Şu an o kısacık bluz ile uğraşamazdı. Yatakta duran telefonu da cebine attı hızlıca.
"Hadi bebeğim, kollarını geçir." dedi, Sıla titremeye devam ediyor olsa da Arık'ın dediğini yaptı ve tişörtü kollarından geçirdi.
"Gidiyoruz, tamam mı? Her şey yoluna girecek, söz veriyorum." Sıla'nın alnına bastırdı dudaklarını. Sıla, kollarını Arık'ın boynuna sardı ve sessiz kaldı.
O sırada odaya dalan Melih, şaşkınca onlara bakıyordu. "Ulan iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyorsunuz, ne oldu yine?" diye sordu.
Arık'ın bakışlarını ona çevirmesiyle omurgasının ürperdiğini hissetti. Bakışları, ölümcül bir dehşet saçıyordu.
"Kasklar burada kalacak, motor da evin önünde. Almaya geleceğim. Eğer bir şey olursa, sorumlusu sensin Melih Duran." dedi Arık, Sıla'yı kucağına alıp başka hiçbir şey demeden odadan çıktı.
Melih'in cevap verebilecek cesareti yoktu o an, sessizce arkadaşının gidişini izledi.
Arık, Sıla'yı sıkıca kucağında tutarken portmantodaki ceketinin cebinden cüzdanını aldı ve evden ayrıldı.
Binanın önüne geldiklerinde girişte duran taksi çağırma butonunu kullandı. Sıla, sessizce ağlamaya devam ediyordu.
"İ-ineyim..." demesiyle Arık yavaşça onu yere bıraktı. Başını yere eğmiş, ağlayan kızı göğsüne bastırdı ve saçlarını okşamaya başladı.
"Cezasını çekecek... Birtanem. Sana zarar veren herkes, her biri... Onları anlamsız dualar ettikleri Tanrılarına kavuşabilmek için yalvartacağım. Sana söz veriyorum." dedi. Sesinde güven verici bir his vardı, en azından Sıla'ya hissettirdiği buydu.
*
Taksi, Arık'ın evinin önünde durduğunda ücreti ödeyip indi Arık. Sıla'ya elini uzattı.
"Hadi, balığım... Geldik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYTU (+18)
Teen FictionBu hikaye, bir şizofrenin bir sanrıyla yaşadığı bir aşk hikayesine benzer; gerçektir her şey onun için ama yalandan ibarettir bir o kadar da. Bir şeyin doğruluğundan da yanlışlığından da eminsindir ama yine de sorgularsın ya bazen hani... Böyle bir...