Merhabalar, iyi okumalar,,
***
Sıla, elindeki bardağın üzerinde parmağını gezdirip içinden şarkı mırıldanıyordu. Çok fazla sessizdi ortam, keşke şarkı çalsaydı. Düşüncelerini Mete'nin kalın sesi böldü.
"Çok büyük talihsizlik."
"Bunlarda da nasıl gen varsa babalı oğullu hepsinin sesi taşaklı, anlam veremedim."
Sıla, X'i yoksayarak kısa bir süreliğine Mete'ye baktı ve bakışlarının hemen ardından parmakları arasında hapsettiği bardağa dönmesi bir oldu.
"Nedir o?"
"Arık ve sen."
Sıla, duyduğu şey karşısında dışarıdan ne kadar tepkisiz kalmışsa içeriden de o kadar tepkiyle dolmuştu. Parlak gözlerinin ardında şimşekler çakıyor, içinde gürül gürül bir fırtına kopuyordu. Duygularına anlam verememiş bir şekilde hafifçe güldü, bakışları arkasında uyuyan oğlana döndü.
O kadar masum görünüyordu ki uyurken... Nasıl uyuyakalmıştı bu kadar hızlı şekilde anlayamamıştı Sıla, Arık genelde pek de kolay uyuyabilen biri değildi çünkü. İçmiş olduğu sigaraya vererek iç çekti ve bakışları kucağına yerleşti sonra. İçtiği sigaranın etkisi, diline vurmuş olacaktı ki cümle kurmakta zorlanıyor ve kelimeleri bir araya getiremiyordu cevap vermek için.
"Beni yanlış anlama, herhangi bir kötü niyetim yok bunu dile getirirken ancak birbirinize iyi gelmediğinizi düşünüyorum."
Sıla; derin bir nefesle doldururken içini rahatlayabilmeyi dilemişti ancak Mete'nin konuştukça dillendirdiği gerçekler, kime göre gerçekti bunlar ondan da emin değildi, Sıla'yı yerden yere vuruyordu.
"Ne biliyorsun da konuşuyorsun ki?" diyebildi sonunda yuvarlanan bir aksanla. Gözleri, o sıcak ve sevecen yeşillerle buluştuğunda içinin yandığını hissetti. Öncesinde saçma şekilde terapötik olan bu bakışlar, Sıla'ya iyi gelemiyordu artık maalesef.
"Her zaman her şeyi bilmek gerekmez, bazen sezilerine de güvenmen gerekiyor. Bunu benden iyi biliyor olman lazım."
"Sezilerime güvenebilmem için onları sağlam bir temele oturtmam gerek. Bu yüzden tam olarak da bilmediğim konular hakkında konuşmam ben, benden 8 yaş büyük biri olarak da bunu senin yapıyor olman lazım aslına bakarsan." Sıla, kafası ne kadar güzel olsa ve kelimeleri bazen zor çıkarmış olsa da duygu ve düşüncelerini oldukça akıcı bir şekilde ifade edebilmiş olduğuna sevinmişti o an.
Mete ile vakit geçirmek ve sigara içmenin de güzel yanı buydu, konuşuyor ve konuşturuyordu da. Sıla için ne kadar zor olmuşsa olsun, bu yetisini Mete ile geliştirmişti uzun zaman önce ve birden saçma sapan bir şekilde ve zamanda tekrar hayatına girip aynısını yapmaya girişmiş olması bir yandan can sıkıcı olsa da diğer yandan özlediği derin konuşmalar içinde tekrar bulunabilmek güzeldi.
Mete, Sıla'nın cevabına tatmin olmuşçasına gülümsedi ve başıyla onayladı. "Haklısın bazı açılardan ama yine de senin hayatı Tanrı Modu açarak oynamaya çalıştığın anlamına geliyor bu bir yandan da. Bu yüzden haksızsın da, çünkü biz Tanrı değiliz."
Sıla, şaşkınca adama baktı ve aynı ifadeyi barındıran bir gülüşten sonra, "Ne alaka? Ben bundan bahsetmedim."
"Hafif çıtlattın, ben de büyük resime baktım diyelim."
"Her zaman bir şekilde kendini haklı çıkarmayı nasıl başarıyorsun?" diye mırıldandı Sıla.
Mete, onun bu dediğine gülerken metal tabakasını elinde yavaşça döndürmeye başladı. "Bunu yaptığımı bilmiyordum. Sana öyle mi geliyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYTU (+18)
Teen FictionBu hikaye, bir şizofrenin bir sanrıyla yaşadığı bir aşk hikayesine benzer; gerçektir her şey onun için ama yalandan ibarettir bir o kadar da. Bir şeyin doğruluğundan da yanlışlığından da eminsindir ama yine de sorgularsın ya bazen hani... Böyle bir...