Merhabalar efendim, biraz kişisel biraz hayatsal problemlerden ötürü, uzun süren bir aranın ardından çok içime sinen bir bölüm ile geri dönüyorum. Sürç-i lisan ettiysek affola. Keşke Wattpad de açılsa artık, o da ayrı bir problem...
İyi okumalar dilerim,,
***
Sabah gözlerini açtığında bir anlığına nerede olduğunu algılayamadı Sıla, başındaki keskin ağrı ile yüzünü buruşturarak sesli bir nefes aldı burnundan. Yüzüne doğru dağılan saçlarını eliyle geriye doğru tarayıp yavaşça doğruldu; başının ucunda sinir bozucu şekilde tekrarlanıp duran alarmı kapatmak için telefonuna uzandığında alarmın etiketini fark etti. Şöyle yazıyordu:
YouTube Music'te günaydın mesajın var.
Anlam verememiş bir şekilde ekrana bakmaya devam ederken çalmaya devam alarm artık onu rahatsız etmemeye başlamıştı, hatta duymuyordu bile neredeyse dikkatini tamamen ekranda yazan cümleye verdiği için.
Dün geceyi kısmen hatırlamasıyla gözleri parladı. Yaşananlar, parçalar halinde film şeridi gibi geçti gözlerinin önünden yarım yamalak. Hemen ardından tüm bedeni utanç ile kaplandı.
Utangaç ve sevimli gülümsemesi, en az gülümsemesi kadar sevimli olan çocuksu heyecanı ile birleşerek ruhunu alevlendirirken telaşlı hareketlerle kilidi açıp uygulamaya girdi Sıla.
Uygulama açılır açılmaz direkt olarak bir playlist çıkmıştı Sıla'nın karşısına, ismine bakınca kalbi teklemişti. Yıllar öncesinde, sabahları uyandıkları zaman, Mete ona "günışığı" diye seslenirdi. Şimdi de çalma listesinin adını "Morning, sunshine." yapmış olması, Sıla'yı nostaljik hissettirirken aynı zamanda gereğinden fazla mutlu da etmişti.
Çalma listesinin içerisinde sadece bir şarkı vardı: TENDER - Melt. Daha önce duymamıştı bu şarkıyı. Saçlarının sağ kulağının arkasına sıkıştırırken merakla şarkıya da tıklamıştı aynı anda.
"Bir de direkt listeyi açık bırakmış uygulamada ya, deli..." diye mırıldandı kendi kendine; hemen ardından, sanki gizlemeye çalışır gibi, fısıldarcasına bir gülücük ayrıldı dudakları arasından.
Şarkının sakin tınıları, yapması gerekenin tam aksine baş ağrısını hatırlattı ona ve saate kaydı gözleri. 09:02 olduğunu görünce neden bu kadar erken uyanmak zorunda olduğunu sorgulamasıyla bugün ava çıkacakları aklına geldi.
"Siktir!" dedi hızlıca verdiği nefesi ile beraber ve çalmaya devam eden şarkıya kulak verirken yataktan kalktı. Ne giyeceğini düşünmeye başladı öylece kapalı ama fermuarı açık olan valizine bakarken.
In the end you always get what you want.
(Sonunda, istediğini alırsın her zaman.)
Şarkının sözü, istemsizce güldürmüştü onu ve başıyla onaylamıştı. "İlginç bir şarkı seçimi ama doğru." dedi valize gözlerini dikmişken, sanki Mete odadaymış da onu duyacakmış gibi konuşmuştu.
Ne zaman evden çıkacaklarını bilmiyordu ama her türlü havanın soğuk olacağını düşünerek kalın bir şeyler giymeye karar verdi. Zaten çok da seçenek yoktu, her türlü yine bir eşofman takımı giyecekti nasıl olsa. Bu sefer, doğa ile uyumlu olmak adına, koyu yeşil eşofman takımını seçti aklından ve başıyla onayladı kendini. "Ne olacak sanki üst üste, farklı renk de olsa eşofman takımı giysem?" dedi, valizinde takımı ararken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYTU (+18)
Teen FictionBu hikaye, bir şizofrenin bir sanrıyla yaşadığı bir aşk hikayesine benzer; gerçektir her şey onun için ama yalandan ibarettir bir o kadar da. Bir şeyin doğruluğundan da yanlışlığından da eminsindir ama yine de sorgularsın ya bazen hani... Böyle bir...