Merhabalar, biraz fazla uzun sayılabilecek bir aradan sonra... Herhangi bir yazım ya da imla yanlışı durumunda affınıza sığınıyorum. İyi okumalar dilerim~
***
Sıla, Cenk Bey'in eve varmak üzere olduğunu duyduğunda o kadar heyecanlanmıştı ki zaten çıkacak gibi atan kalbinin kontrolünü tamamen kaybetmişti.
Neden bilmiyordu ama o adamdan istemsizce ürküyordu. Bunun birkaç sebebi olabileceğini düşündü. Kendi kafasında sebepleri sıralayacak olduğu sırada Arık'ın sesini duymasıyla irkilerek kendine geldi.
"Sevgilim?"
Salondaki dışarıdan bakınca bile lüks olduğu belli olan chesterfield koltuk takımının ikili koltuğuna oturmuşlardı Arık ve Sıla.
Arık, elini Sıla'nın çıplak bacağına koyup yavaşça okşamaya başladı. Endişeli bakışları, Sıla'nın üzerindeydi. "İyi misin? Bir sorun mu var?"
Tınısıyla içini huzurla doldurup onu sakinleştiren sesin sahibine çevirdi bakışlarını Sıla, yüzüne en sahici gülümsemesini takıp:
"İyiyim, sadece dalmışım bir an." dedi. Elini Arık'ın elinin üzerine koydu ve bakışlarını o sırada yemek masasını hazırlayan görevlilere çevirdi. Tekrar Arık'a dönüp derin bir nefes aldı.
"Acaba ben de yardım etse miydim? Ayıp olmaz mı?"
"Birtanem..." Hafifçe güldü Arık, koltukta arkasına iyice yaslanıp kolunu Sıla'nın omzuna attı. "Merak etme, ayıp olduğu falan yok. Onlar işini yapıyor hem, öyle düşün. Eğer 'İçim rahat etmez, illa da yardım etmem lazım.' diyorsan seni durdurmam ama o güzel ellerinin yorulmasını istemiyorum." Sıla'yı kendine çekip saçlarına küçük bir öpücük bıraktı.
Sıla, utancından ne diyeceğini bilememiş halde kikirdeyerek yüzüne düşen saç tutamını kulağının arkasına attığı sırada Cenk Bey'in çatallı ve kalın sesi doldurdu Sıla'nın evi kadar olan salonu.
"Kimler varmış burada!"
Arık, bakışlarını babasına çevirip ayağa kalktı ve gülümseyerek ona doğru ilerledi.
"Hoş geldin, baba."
"Hoş buldum."
Cenk Bey'in sesinde kısmen de olsa soğuk bir tını vardı. Belli oluyordu ki halen Arık'a kızgındı o ihale konusunda.
Sıla, heyecanla çarpan kalbini görmezden gelerek ayağa kalktı ve hızla Arık'ın peşinden ilerledi. Ona yönelen orman yeşili gözler, o kadar keskin bakıyordu ki gözlerini kaçırmaktan alıkoyamadı kendini bir anlığına.
Çok geçmeden elini uzattı Cenk Bey'e ve gülümseyerek, "Hoş geldiniz." dedi.
"Sılacığım, merhaba. Sen de hoş geldin." diyerek cevapladı Cenk Bey, Sıla'nın elini sıkıca tutup onunla tokalaştı. Gözleri, kısa bir anlığına Sıla'nın üzerinde gezindikten sonra Arık'a döndü.
"Nasılsınız bakalım, çocuklar? Nasıl geçti gününüz?"
Ağır adımlarla koltuklara ilerledi ve her zaman oturduğu tekli koltuğuna yerleşti. Ellerini koltuğun kollarına koyarak arkasına yaslandı ve rahatlamışçasına bir nefes döküldü dudakları arasından.
"İyi, beraberdik. Sen nasılsın?"
Arık, babasının soğukluğuna aynı şekilde karşılık vermişti. Sıla, bunu takdir etse de yine de iyice gerilmekten alamamıştı kendisini. Herhangi bir şey olacağından değildi gerginliği ama yine de istemsizce gerilmişti işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUYTU (+18)
Teen FictionBu hikaye, bir şizofrenin bir sanrıyla yaşadığı bir aşk hikayesine benzer; gerçektir her şey onun için ama yalandan ibarettir bir o kadar da. Bir şeyin doğruluğundan da yanlışlığından da eminsindir ama yine de sorgularsın ya bazen hani... Böyle bir...