iskeletten oluşan kelebekler

7 0 0
                                    

Hemen karşı duvarımda olan kendi yaptığım duvar boyunda olan kitaplığayöneldi, okuduğum
kitapları inceledi. O kitapları incelerken ‘Keşke duvar köşelerindeki rutubetleri gizleseydim.’ diye
içimden geçirdim. Pencereyiaçmak için doğruldum. O sırada,


“Koku beni rahatsız etmiyor.” dedi. Utandım, yine de camı açtım. Trafik sesleri, biraz ilerideki okulun
bahçesinden gelen çocuk sesleri, bağırışmalar hepsi büyükbir gürültüyle odama doldu. Camı geri kapatıp
Şevval’e döndüm. Göz göze geldik ve gülümsedi. Yataktan kalkıp ağır adımlarla ona yaklaştım. Neredeyse
yanında olacak şekilde durdum. Yüzünün bir kısmını görebiliyor olmama rağmen kitaplara attığı meraklı
bakışlarını farkettim. Elimi rafın üstünde tek sıra halinde dizili olan kitaplara götürüp iki parmağımı
yavaşça kitapların üstünde sürüklediğimde, bakışlarını parmaklarıma çevirmesiyle aramızdaki ten çekimini
tıpkı bir uyuşturucu gibi damarlarımda hissettim. Yanaklarının hafifçe kızardığınıgörünce rastgele bir kitabı
aldım. Hakan Günday’ın ‘’ Piç ’’adlı kitabı gelmişti. Arkasını çevirip okumaya başladım. Tüm ilgisini bana
vermiş dinliyordu. Tam son cümlesine gelmiştim ki kitabı elimden alıp kütüphaneye geri koydu. Elimden
tutup beni yatağa oturttu, dirseklerini dizlerine, sağ elini de çenesine koyup yüzümü incelemeye başladı.
İçimde binlerce iskeletten oluşan kelebekleruçmaya başladı. Bu hisleri anlatırken çok fazla benzetme
yapamazdım, yıllardır ön sıramda oturup hayal ettiğim kız odamda, yatağımda ve bana bakıyordu. İyi ki
duş almışım diye içimden geçirdim.


“Seni çok merak ettim, çok korktum Atlas.” dedi.


“Buradayım, hem gitmek gibi bir niyetim de yok.” dedim.


Uzun bir süre sessiz kalıp birbirimizin yüzünü ezberlemeye çalıştık. Bu sessizlik bozulmalıydı diyip bir
hamle yaptım. Alt dudağını dudaklarımın arasına aldım. Şaşırdı, duraksadı, olup biteni anlaması 1
saniye sürmüş olmalı ki ıslak dudaklarıyla dudaklarımı kavradı. O pamuksu his, tarif edilmez saflıkta ki
dudaklar zamanı durdurmaya yetmişti.
Ama zamansız olan her şey beni bulurdu. Dudaklarımız ruhumuza mühürlenirken odaya bir anda babamın
girmesi ileirkildik ve toparlandık. Yine zil zurna sarhoş olmuş ayakta duramıyordu.


Sallanmasından kapıya yaslanıp


“Yaren nerede!” diye bağırdı sarhoş ağzıyla. Şevval korkuttuğu için arkama saklandı. Lanet olsun bir
daha evime gelmez kesin babamdan korktuğu için. Artık benden de korkar belki. Arkama geçip
omuzlarımı avuçlamış halde “Atlas, baban mı?” diye sordu.


“Evet babam, kusura bakma lütfen.”dedim mahçup bir sesle.


“Beni eve bırakabilir misin?” dedi.


“Biraz daha dur lütfen.” dedim.


“Atlas sadece eve gitmek istiyorum, lütfen.” dedi.


Odamdan çıkarken masada sızan babamı görüp tedirgin bakışlar atarak bucennet parçasının
cehennemimden kaçışına eşlik ettim. Şevval’in evinin sokağına kadar hiç konuşmadık. Çok
korkmuştu. Ben ve Yaren alışkındık amaişte bir başkası kabullenemez ki. Evinin önüne geldiğimizde
adımlarımızı yavaşlattık. Yeri izliyordu ve bana bakmıyordu.


“Bir şey söylemeyecek misin Şevval?” dedim sessizliği bozarak. Sonunda kafasını kaldırarak,


“Çok korktum Atlas, eve girip uzanmak istiyorum.” dedi. Kafamı yavaşça aşağı yukarı sallayarak,


“Tamam.” dedim. Başka ne diyebilirdim ki?

KÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin