Şey evet dinliyorum.” dedim. Şevval tam konuşacaktı ki Hira Hanım’ın tok ince sesi durmasına neden oldu.
“Herkes yerlerine geçsin ve sohbetinizi kesin lütfen, sınav başladı.” Şevval homurdanıp önüne döndü.
Hira Hanım da manikürlü elleriyle sınav kağıtlarını alıp dağıtmaya başladı. Sıramın yanında durup
masaya kağıdımı koydu. Tam kalemimle kağıda uzanıyordum ki Hira Hanım’ın kulağıma eğilmesiye
durdum. Amber kokulu parfümü ciğerlerimi doldurdu. Yakınlığın verdiği utançla yüzüm yanmaya
başladı, sanırım yüzüm kızarıyordu.
“Başın sağ olsun Atlas olanları duydum çok üzüldüm.”dedi çikolatalı sigara kokan nefesi yüzüme
çarparken. Yutkunup önümdeki kağıda bakmaya devam ederek,
“Teşekkür ederim.”dedim.
“Sınavın bitince odama gel.” deyip eliyle omzumu sıktı ve kağıtları dağıtmaya devam etti. Neydi bu
şimdi? Sırf babam öldü diye teselli için odasına mı çağırıyordu? Sebebi neydi ki? Diye düşünürken
sürenin aktığı aklıma geldi. Adımı yazmak için uzandım ama yazarken ellerim titriyordu. Kendimi
toparlamam gerekiyordu. Suyumdan bi yudum alıp soruları çözmeye başladım.
Tüm soruları çözdüğümde kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Ben dahil birkaç kişi kalmıştık. Hira Hanım,
“Son 5 dakika arkadaşlar.” diye uyarısını yapınca yerimden kalkıp öğretmenlermasasına doğru ilerledim.
Kağıdı hira Hanım’a uzattım. Kağıdı alıp,
“Bekliyorum.” dedi. Kafamı onay verir bi şekilde sallayıp sınıftan çıktım ve Hira Hanım’ın odasının önüne
gidip beklemeye başladım. Yaklaşık 7 dakika sonra topuklu ayakkabılarının sesini duymamla geldiğini
anladım. Kafamı çevirip sesingeldiği yöne baktım. Bana bakıp gülümsedi,
“Beklettim biraz.” deyip yanımdan geçip kapıyı açtı ve içeri girdi. Biraz durup bende içeri girdim.
“Kapıyı kapatıp otur lütfen.”
“Tabi.” deyip kapıyı kapattım ve karşısındaki deri koltuğa oturdum. Her zamankiciddiyet yine yüzündeydi.
Bakışlarını üstümde biraz gezdirdikten sonra,
“Tekrar başın sağ olsun Atlas. Nasıl hissediyorsun?”
“Sağ olun iyi olmaya çalışıyorum.” dedim zorla gülümseyerek.
“Yaren reşit olmadığı için yetiştirme yurduna gönderilmiş. Çok iyi bir abi
kardeştiniz, yokluğu seni yaralamış olmalı.”dedi sanki yaramı daha çok deşmek istercesine.
“Evet öyle oldu yokluğunu hissediyorum.”
“Anlıyorum peki geçimini nasıl sağlayacaksın bir şeyler düşündün mü?” diye sordu. Onu ne
ilgilendiriyordu ki tüm bunları sorma amacı neydi?
“Garsonluk yapacağım iş buldum.” dedim kararlı bir şekilde.
“Ordan alacağın miktar sana ve kardeşine yetecek mi sence? Yetse bile nereye
kadar yetecek ki?.” Olayı bu kadar kurcalaması artık sinirimi bozmaya başlamıştı. Sıkıntıyla nefesimi
verip,
“Yeteceğini umuyorum bir şekilde halledeceğim.” dedim. Kaşlarını kaldırıp birazdüşündükten sonra,
“Eğer yardıma ihtiyacın olursa gelebilirsin Atlas.” dedi. Artık bu boş sohbetetahammülüm kalmadığı
için yerimden kalkıp,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL
Non-Fictionbu hikâye yer altı edebiyatının ve sapyoseksüel bakış açısını ve manipülasyon sanatını nasıl genç bir beyne enjekte edildiğini anlatıyor atlas henüz yolun başında .