Sik yarışı

3 0 0
                                    

“Suratına yumruk gelesiye kadar bende halledebileceğini düşünüyordum.”


Verdiği cevapla gülümsedim kendimi koruma altında hissetmek güzeldi diyedüşünürken bana
ismimle hitap ettiği dikkatimi çekti.


“Bir saniye adımı nerden biliyorsunuz?”


“Ben Kaan, Alfanarşi grubundan.” Elini kaldırıp masada oturan adamları gösterip,


“Bunlarda dostlarım Sıraç, Emre ve Bünyamin .”


Kafamı çevirip onlara baktım. Yeterince ihtişamlı ve korkutucu görünüyorlardı.“Anladım fakat hala adımı
nerden bildiğini söylemedin.”


“Gittiğimiz mekanlarda kimler çalışıyor diye kontrol amaçlı bakarız. Adını da bu şekilde öğrendik.” Kafamı
sallayarak,


“Peki Alfanarşi ne, tarikat falan mısınız?”


‘’Hayır ama bizi zamanı gelince umarım tanıma şansın olur.”


Ve ×) sembolü olan elini uzattı. Ardından bende elini tuttum ve tokalaştık. Sonra aynı şekilde Sıraç, Emre
ve Bünyamin’le de tokalaştık. Deri ceketlerini masalarındaki sandalyeden alıp kapıya yöneldiler. Ardından
siyah bir arabaya binerek ordan uzaklaştılar. Tuhaftı, bulunduğumuz ortamın adamları olmadıklarını
ayaklarındaki bottan sıktıkları parfüme kadar belli ediyorlardı. İçten içe kendimi arkalarından bakar halde
bulmak beni rahatsız etmiş ve şaşırtmıştı.


Sahi, amaçları beni mi korumaktı yoksa güç gösterisi mi diye düşünürkenomzuma atılan elle
irkilip kendime geldim.


“Hadi kendini toparladıysan bu kadar macera yeter işine dön.” onay verircesinekafamı sallayıp mutfağa
yönelirken gözümün önüne o sembol geldi. Sanırım o dövme, o sembol daha önce bir yerde görmüştüm
diye düşünürken bir anda gözümün önüne taksiyle eve döndüğümüz gün ve polisin bakkalda sorduğu
soruların gelmesiyle olduğum yerde durdum. Tabii ya o sembolleri yapanlar da bu kişiler olmalı. Son
dediğimi sesli söylemiş olacaktım ki yanımdan geçen çalışanlardan biri olan Birce dönüp boş boş bana
bakmaya başlamıştı. Utancımdan elim ayağıma dolanınca,


“İyi misin Atlas bi yüzünü yıka istersen.” dedi Birce.


“İyiyim iyiyim teşekkür ederim.”


“O zaman masa 17’ye bakar mısın?”


“Tabi hemen.” deyip geldiğim yolu kendime söylene söylene geri döndüm.


Güneş batmış yerini bulutlara teslim etmişti. Hafif rüzgarın verdiği esinti ile ağaçların kuruyan dalları
düşüyor, sonbaharın geldiğini avaz avaz bağırıyordu.


Kafe’nin arka kısımlarındaki masalar boşalmış, ön tarafta ise okuldan çıkan birkaç topluluk oturup kahve
içiyor ve sınıflarındaki hangi kızın külodu daha güzel adlı tartışma altında birbirlerine sınıflarındaki
kızların resimlerini gösteriyordu… Diğer grup daha feciydi. Sik yarışı…


“Benim ki on alt santim amına koyayım. Geçen karı dayanamayıp ağladı.”


Dedi içlerinden yüzünde, ‘Piçlik doğamda var. Bu benim, ben bu alemin en orospu erkeğiyim’ diye bağıran

KÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin