“Gelmene sevindim Atlas, nasılsın?”
“İyiyim, işe aldığınız için tekrar teşekkür ederim İsmet amca.
“Lafı olmaz evlat.” ardından “O halde biraz iş konuşalım ne dersin?” Diye sordu ,
“Tabi.”
“Okulun var o yüzden akşam vardiyası senin için daha mantıklı olur diye düşünüyorum. Arada sabah sana
ihtiyacımız olabilir ve okulun aksayabilir seniniçin sorun olur mu?” Hayır demekten başka bir seçeneğim
varmış gibi sordu.
“Hayır sorun olmaz.”
“Güzel. Aşağıda gördüklerin ve 1-2 tane de izinde olan çalışanımız var. Günlük fazlaca bahşiş
bırakıldığı için gün bitiminde herkese eşit bir şekilde bölüştürüyoruz. Her ayın 20’sinde de asgari
ücreti veriyoruz. Sen sadece garsonluk yapacaksın. Bu şekilde, aklına takılan bir şey var mı?”
“Şimdilik yok.”
“Tamam o zaman, olursa herhangi birisine veya bana sorabilirsin çekinmene gerek yok.” Ardından,
“Çalışmaya başlayabilirsin yeni işin hayırlı olsun.” deyip elini uzattı.Oturduğum yerden kalkıp elini
sıktım. “Sağ olun.” diyerek odadan çıkıp merdivenlere yürümeye başladığımda içimde yeni umut
kırıntıları oluşmaya başlamıştı. Aşağıya inip etrafıma bakınırken önüme bir anda İsmet amcanın
konuştuğu adamlardan biri çıkınca irkildim.
Kıkırdayarak, “Korkma korkma benim.” dedi içimden ‘Sen kimsin ki?’ diye geçirmeden edemedim.
“Yeni çocuksun sen değil mi? Adım ney demiştin?’’dedi.
“Atlas.” Aslında adımı söylememiştim bile önceden.
“Ha doğru ya, ben de Oğuz.” Elinde tuttuğu siyah önlüğü bana uzatıp
“Al bakalım tak şunu.”dedi. Elinden önlüğü alıp boynumdan geçirip, iplerini bağlayıp Oğuz’a doğru
baktım.
“Yakışt yakışt gel hadi.” deyip yürümeye başladı.
“İsmet Bey senle ayrıntıları konuşmuştur zaten onun dışında da temizliğe yardım edersin, sipariş falan
alırsın işte. Herhangi bi sorun sıkıntın olursa çekinme.” deyip minik bir dolabın yanına geldiğimizde
durup,
“Burada menü, çatal, bıçak falan var işte.” dönüp bana baktı.
“Sen ilk defa mı garsonluk yapacaksın?” diye sanki çok gizli ve önemli bir şey soruyormuş gibi
gözlerini büyüttü.
“Hayır daha önceden de bir kere yaptım.”dedim.
“He iyi bari zorlanmazsın. Hadi kolay gelsin ben buralardayım.” deyip omzuma iki kere hafifçe vurup
mutfağa yöneldi. Arkasından far görmüş tavşan gibi bakarken müşterilerin sesiyle ayılıp hemen menüleri
alıp oturdukları masayadoğru ilerledim.
“Hoş geldiniz efendim.” diye sevecen bir tavırla menüleri masaya koydum. Biraz göz gezdirip istediklerini
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL
Non-Fictionbu hikâye yer altı edebiyatının ve sapyoseksüel bakış açısını ve manipülasyon sanatını nasıl genç bir beyne enjekte edildiğini anlatıyor atlas henüz yolun başında .