Yaren yüzündeki tebessüm ile sofraya oturdu ve bana dönüp meraklı gözlerle“Abi sen iyi misin?.”diye
sordu.
“Her zamanki gibiyim neden sordun?”dedim.
“Bilmem, sen kahvaltı hazırlamazdın. Bu kadar da erken uyanmazdın eğer aşık olmadıysan kesin
yüksek not aldın değil mi?”
“Ne aşkı abim, kafamı aşkla meşgul edemem. Okul birincisi olmam lazım.”dedim.
Oysa aşk kelimesini duyduktan kafamın içinde Şevval belirmişti. Üstümü giyinipYaren’e onunla okula
gidemeyeceğimi, bir arkadaşımla gideceğimi söyledim. Şaşırıp beni kafasıyla onayladıktan sonra evden
çıkıp Şevval’in evine doğru yola koyuldum. Yolda onunla ilgili hayallere kendimi çok kaptırmış olacaktım
ki neredeyse evlerini geçiyordum. Elim tam kapıya gitmişti ki yansımadan kendimigördüm, hızlıca
üstüme çeki düzen verip saçlarımı düzelttim, tam zile elimi uzatmıştım ki kapı bir anda açıldı. Yüzümde
hızlıca bir gülümsemenin oluşmasıyla solması bir oldu. Kapıyı açan Şevval değil babası İsmet amcaydı.
Beni kısık ve keskin ela gözleriyle hızlıca süzüp yüzüne pek de içten olmayan bir gülümseme yerleştirdi.
“Atlas merhaba, nasılsın?” diye sordu. Bende ona aynı samimiyetle,
“Merhaba İsmet amca, iyiyim siz nasılsınız?” dedim.
“İyiyim teşekkürler. Hayrola ne işin var burada?” diye sordu iğneleyici bir şekilde.
“Şevval’i bekliyordum İsmet amca. Dün okula beraber gitmek için sözleştik.”dedim
heyecanımı gizleyemeyerek. İsmet amcanın kaşları havalanırken:
“Şevval 20 dakika önce çıktı. Sıla geldi onunla gitti.”dedi.
“Gerçekten mi?’’ dedim şaşkın bir şekilde.
İsmet amca kafasını onay verir şekilde sallayıp:
“İstersen arayabilirim.” dedi.
“Yok zahmet etmeyin İsmet amca ben hallederim teşekkürler.” dedim ve kafamı sağ olun der gibi
hafifçe eğip hızlıca İsmet amcaya veda ederek uzaklaştım. Dalgın adımlarım ve neden bana haber
vermedi sorusunu tekrar eden zihnimle okula yürümeye başladım. Kafamın içinde ardı arkası
kesilmeyensorular acı veriyordu, sürekli birbirini tekrar ediyordu. Adımlarım, yürürken hafifçe
ileri geri sallanan kollarım, nefes alıp verdikçe şişip inen göğsüm sanki bana ait değildi.
Düşüncelerimin arasında savrulmaya kendimi okadar kaptırmış olacaktım ki tiz bir korna sanki
yavaşça bedenimden ayrılan ruhumu bir anda yeniden bedenime hapsetmiş gibi beni kendime
getirdi.
Hızlıca kenara çekilip arkama bakınca korna sesinin siyah lüks bir arabadan
geldiğini farkettim. Sanırım az önce bana çarpacaktı ki hızını düşürmüş yavaşçailerliyordu. Camları
tamamen filmli olduğundan içindekini göremedim. Ben
yoldan çekilince hızını arttırıp yoluna devam etti. Hızlıca kendime gelipyürümeye devam
ettim. Neredeyse okula varmıştım zaten.
Okulun kapısında bir kalabalık vardı. Meraklı gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışırken yerde yüzü yer
yer kan ve yara olmuş Rüzgar’ı farkettim. Büyük ihtimalle yan liseden birileriyle kavga etmiş ve fena
hırpalanmıştı. Etrafındakiherkesin yardım amaçlı değil de sadece onun bu halini izleme amacında
olduğunu anlayınca kalabalığın arasından geçerek yanına ulaştım. Yüzü bayağı kötü duruyordu. Onu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL
Non-Fictionbu hikâye yer altı edebiyatının ve sapyoseksüel bakış açısını ve manipülasyon sanatını nasıl genç bir beyne enjekte edildiğini anlatıyor atlas henüz yolun başında .