yüz hatlarına sahip bir çocuktu bu cümleyi kuran. Diğeri ise onun altında kalmayıp,“Hadi lan ordan yavaş
at sende.”
Bu tartışma sonsuza kadar sürerdi.
Bir of çekip yönümü yine rüzgar ile uyum içinde dans eden çam ağaçlarına
çevirmiştim. Çıkmama çok az kalmıştı ve ayaklarım artık isyan eder durumdaydı. Neyse ki alışmaya
başlamıştım artık o kadar da zorlanmıyordum. Sadece işimde değil Yaren konusunda da içim rahatlamaya
başlıyordu. İçimdeki umut kırıntıları gün gün güçleniyor ve bana destek oluyorlardı...
İki saat sonra tüm masalar boşalmış ben ve çalışanlardan başka kimse kalmamıştı. Temizliği bitirmiş herkes
yorgunluk kahvesini alıp dışarda sigara içmeye çıkmışlardı. Bende önlüğümü çıkartıp üstüme ceketimi
aldıktan sonra dükkanın ön tarafına çıkıp çalışanların arasına geçmiştim.
“Ben çıkıyorum eğer yardıma ihtiyacınız yoksa?” dedim ortamdaki muhabbet bir anda durmuş hepsi
bana bakıyordu.
“İyi geceler Atlas. Dikkat et kendine.’’
“Sizde, iyi geceler.”
Eve dönerken her zaman Yaren ile gidip geldiğim sokaktan değilde bu sefer evin arka tarafında kalan ve
ana caddeye uzak olan yolu seçmiştim. Bugün sabaha kadar bir insan yüzü daha görecek tahammülüm
yoktu. Ve bu sokaktanadir olarak insan görmek benim için bu yolun biçilmiş bir kaftan olduğunu belli
ediyordu. Burada görebileceğiniz en normal insan ya evsiz, ya deli, ya yetim bir çocuk veya
dilendirilmek üzere bırakılmış biriydi. Ama bu gece sanki bir yasak ilan edilmiş gibi kimsecikler yoktu
sokakta. Bu içimi biraz daha ferahlat ve derin bir nefes aldım ciğerlerime.
Aldığım nefesle vücudumun tamamen ağrıdığını anladım. Saatlerce ayakta durmadan tepsi
taşımıştım. Kollarımı hissetmiyordum.
Daha önce de çalışmıştım ama çevremizdeki çoğu dükkan okulumuzdaki züppelerin ailelerine ait
olduğu için ve babamın sarhoş hallerini bilip benimle alay konusu olarak konuştukları için uzun bir
süre çalışmayı bırakmıştım. Hamlamıştım tabii bu yüzden şu an kaslarımın yırtılırmışcasına ağrıması
gayet normaldi.
Evimin daha doğrusu doğumumun ve ölümümün gerçekleştiği izbe karanlık birkuyunun olduğu sokağa
gelince istemsiz ayaklarım aheste aheste adımlar atmaya başlamıştı. Yürüyüş hızım düşmüş yok denecek
kadar yavaşlamıştı. Eskiden dışarı ekmek almaya bile çıksam üç dakika dolmadan koşar adımlarla
girdiğim evde Yaren’le oturup kahkahalar eşliğinde yediğimiz yemekler varken şimdi ise onun
sandalyesinde yalnızlığımla konuşur, içime gömülür olmuştum.
O eve giresim yoktu.
O acıyı tekrar yaşayacak olmam beni hayata karşı vahşi bir at gibi ordan orayasavrulmama sebep
oluyordu. Demir kapıyı açıp istemeye istemeye basamakları inmiş çoktan yalnızlığım kapıdan kafasını
uzatıp seni bekliyordum der gibi bakmaya başlamışt bile.
Kapıyı açıp içeri girdiğimde ışığı açmaya bile yeltenmeyen koluma şükranlarımı
sundum. Ne bir ışık parçası ne de bir aydınlık görmek istemiyordum bugün. Bu gece karanlığıma gömülmek
ve bir vampir gibi inzivaya çekilip sonsuz uykuyadalmak istiyordum. Üstümdeki ceketi bir kenara atıp
banyonun olduğu yöne doğru ilerlemeye başlamıştım. Kapıyı açıp o gece olanları düşünmemeye çalışarak
düşlerimi fırçalamış ve daha sonra soğuk bir duş alıp odama geçmiştim. Bugün dükkanda İsmet amcanın
eşiyemekleri getirdiği için evde yemek yememe gerek kalmamıştı. Gece hatırladığım son şey içimdeki
boşluğun feryatları ile uykunun kolları arasına sığınmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL
No Ficciónbu hikâye yer altı edebiyatının ve sapyoseksüel bakış açısını ve manipülasyon sanatını nasıl genç bir beyne enjekte edildiğini anlatıyor atlas henüz yolun başında .