@tacoklnc

4 0 0
                                    

Sanki bir el boğazımın üzerine beni bu hayattan koparmak istercesine baskıuyguluyordu. Nefes
alamadım. Göremediğim eli kavramaya çalıştım, sanki yaşama hevesi günden güne artan yeni
doğmuş bir bebek gibiydim. Oysa istediğim tam tersiydi, o elin benim son nefesimi verene kadar
orda kalmasını içten içe o kadar istedim ki...


Uyguladığım son darbe ile ile ittim o eli. Gözlerim açıldı, beynimin içinde ki fırtına yerle yeksan ediyordu
beni. Önlenemez bir kaosun başlangıç noktası gibiydi beynimin içi. Sanki gelecek her şeyi göstermiş ve
kendimi bu sona hazırlamam gerekiyormuş gibi beynimde sinyaller yanıp yanıp sönüyordu. Derin
derin almaya çalıştığım nefesler ciğerlerime batmaya başladığı anda yataktadoğruldum.


Sadece bir kabustu. Sadece bir kabus. Dilim ile bunu kendime defalarca söyleyipinandırmaya çalışsam da
beynim bana oyunlar oynamaktan bıkmıyordu. Fantezilerin üzerine yeni bir fantezi koyuyor, öldürmeden
yavaş ve en acılı şekilde benimle oyunlar oynuyordu. Soğuk bir duş almak için yataktan kalktım.Banyoya
ilerleyip musluğu açtığım anda vücuduma nükseden her damla sanki kezzap akıyormuş gibi tenime
batıyordu. Ellerimle duvardan destek almaya nezaman başladım bilmiyorum ama şu an bu ruh halini bu
iğrenç kabustan kurtulmalıydım. Bugün toplantı vardı. Büyük toplantı. Bugün yarışma günüydü bunun için
aklımı yoğunlaştırmalı ve beynimi tamamen bununla meşgul etmeliyim. Duş alıp çıktıktan sonra üstümü
giyinmiş ve bugün için biraz kitap okumanın zihnimi boşaltacağına inanıp raftan rastgele seçtiğim kalın ve
tonlarca yaprağın ağırlığını taşıyan bir kitabı elime aldım.


Kimi kandırıyorsun ki? Ne kitap okumak ne de bir başka şey… Hatta şu an dünyayı sadece çıplak ayak ile
binlerce kez koşup dursam yine de zihnim bu güne odaklanamayacaktı. Saat sabahın sekizi ve ben okula
gitmek için iki saat erken evden çıkıp biraz olsun yürümek ve yarışI düşünmemin gerekli olduğuna
kanaat getirip montunu ve botumu alıp kapının önüne geldiğimde, acaba bu işten vaz mı geçseydim
diye düşündüm. Hayır dedim kendi kendime defalarca. Bunu yapmaya hakkın yok şu an bu kadar bencil
düşünemezdim. Botumu giyip montumu da giyince bu kasvetli havadan kurtulmak adına beklemeden
dışarı atıverdim kendimi. Yeni ısınmaya başlayan gökyüzü sıcaktan kaçmaya çalışan bulutlara ev sahipliği
yapıyordu. Derin bir nefes alıp okulun tam tersi yöne doğru yürümeye başladım. Zamanın farkında bile
değildim ne yapmam gerektiğini, nasıl düşünmem gerektiğini, nasıl hareket etmem gerektiğini bile
bilmiyordum. Uçsuz bucaksız bir karanlığın içinde önümü görmeden adım atmaya çalışmak o kadar zor
o kadar imkansız ki… Tek bir hatayla Yaren'in ve benim hayatıma malolacağını bileceğim şeyler yapmak
istemiyordum.


Yolun sonunda köşedeki parka oturup sadece etrafımda dönen olayları izledim. Güneş tam tepedeyken
ve gökyüzü bütün ihtişamıyla aydınlanırken neşeli anneve babalar çocukların ellerinden tutup parka
getirmişti. Salıncakta küçük bebekler, kaykaydan kaymaya korkan çocuklar ve kumda oturup saatlerce
üstünü başını kirleten küçük insanlar. O kadar iç açıyorlardı ki ne bu küçücük parkta geleceklerinin ne
getirdiklerini bilmeden bu kadar mutlu olmak, çaba sarf etmeden bu kadar güzel şeylere anlam getirerek
gülmek onların yaşındayken paha biçilmez bir şey. Zamanı geri alıp küçük kız kardeşimle şu an burada
oyun oynamayı ve kirlenmeyi o kadar çok isterdim ki. İnsanoğlu yaşadığı şeyleri ve yaşamadığı şeyleri bir
anda olsun istiyor, bunun için çaba sarf etmiyor. Çok fazla nedenler düşünüyoruz ve hayatımıza giren en
kötü olayda bile isyan ediyoruz, sonucunda da aptalca kararlar alabiliyorduk. Başımıza gelen her iyi olayda
nedenler aramaktan, ne gibi bir iyilik yaptık da böyle bir mutluluğa sahip olduk demekten sonunda kötü
bir şey olacağı hissine kapılıp tedirginlik yaşamaktan en güzel olayları bile kötüye çevirebiliyoruz. Trajedik
birçocukluğu olan bunca zaman korku içinde yaşamış insanlar gibi ben de hayata yanlış bir bakış açısından
bakıyordum. İçten içe böyle olmadığını bildiğim halde yine de kendimi kötü düşüncelerden
arındıramıyordum ve başıma gelen iyi şeylerde bile kötülük arayacak kadar karanlık bir ruh haline sahip
oluyordum. Kim bilir belki de bu yüzdendir mutsuzluğumun sebebi. Bu yaşam biçimini benimsediğim
halde değiştirmek için cesaretim de olmuyordu bir zaman sonra. Okula gitmek istemiyordum, en azından
toplantı saatine kadar burada durmak ve tamamen zihnim boş bir şekilde oturmak istiyordum. Ne kadar
imkansız olduğunu bilsem de bunu yapmak istiyordum.

KÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin