incelerken varlığımı hissetmiş olacak ki yavaşa gözlerini açıp bana baktı. Ne kadar birbirimizden
hoşlanmasak da o an ona yardım etme gereği duydum. Elimi hafifçe eğip ona uzattım. Önce elime sonra
tekrar yüzümebakıp tek kaşını kaldırdı bu canını yakmış olacak ki belli etmemeye çalışıp ardından,
“Hayırdır, dersleri salıp iyilik meleği mi olmaya karar verdin yoksa?”dedi. Sıkıntıyla nefesimi verip:
“Sadece yardımcı oluyorum inat etme de ver elini.” dedim.
Kararsız bir yüz ifadesiyle kısa süre beni inceleyip elini verdi. Diğer elimle de dirseğinden destekleyerek
kalkmasını kolaylaştırdım. Tamamen ayağa kalkınca elimi çektim, tam yanıdan geçiyordum ki,
“Sağ ol.” demesiyle durdum. Sadece kafamı biraz arkaya çevirerek,
“Sende sağ ol.” diyip bahçede yürümeye koyuldum. Gözlerim bir yandan da umut içerisinde Şevval’i
arıyordu. Giderek sönen hevesimi zil sesi bitirdi ve sınıfa doğru yöneldim. Yerime geçip ruhsuz
hareketlerle kitaplarımı çıkarttım. Hocanın sesi, hafif meltemin sallandırdığı ağacın yaprakları, sıra
arkadaşımınkalemi kağıda her sürttüğünde çıkan ses, saatin sesi, hepsi çınlama gibiydi ve sadece onun
sesi bu sonsuz ve çaresiz çınlamayı bastıracak gibiydi. Gözlerim tekrar boş sırasına kaydı ve yokluğuyla
beraber kafamın içini yiyip bitiren sorular peşi sıra geldi. Neden benimle gelmedi? Neden bana haber
vermedi?Şu an nerde ?
Farkında olmadan onu incittim mi yoksa?
Peşi sıra dersler onu düşünmekle geçtikten sonra öğle molasında okulun girişinde bir yerden gözümü ısıran
arabadan Şevval ve Sıla’nın indiğini gördüm. Kafamda milyarlarca soruyla yanlarına yürümeye başladım. Bir
onlara bir arabaya bakarken beynimde şimşekler çaktı. Bu, bugün neredeyse bana çarpmak üzere olan
arabaydı. Düşünceler içinde savrularak yürümeye devam ettim. Gülüşerek bana doğru yürümeye başladılar.
Şevval beni fark edip Atlas diye seslenince Sıla,
“Ben sınıfa gidiyorum gelirsin sende.” deyip uzaklaştı. Şevval de kafasıyla onay verip bana yaklaştı.
“Neredeydin sabah geldim ama yoktun merak ettim seni.”dedim sesimdekiendişeyi gizlemeyerek.
“Atlas kusura bakma ya aklımdan çıkmış tamamen.”dediği lafla kaşlarımçatılırken,
“Nasıl unutmuş olabilirsin ki?” dedim.
“Bilmiyorum işte aklıma gelmedi sınıfa geçiyorum ben.”diyerek uzaklaştı.
Bu kaçamak cevaplar hiç tatmin edici değildi. Benim tanrılara benzettiğim kadınaptalca bir açıklama yapıp
gerçekten öylece gitti mi?. Büyük bir hayal kırıklığı içinde sınıfa girdim. İçimde küçük çaplı kaoslar
besledim, saçlarına bakıp huzurlu düşler görürken şimdi ise saçlarıyla kendimi asmak istedim.
Sevgime ve duygusallığıma yenik düşüp Şevval’in omzuna dokunup banadönmesiyle birlikte:
“Yarın da geleyim mi?”diye sordum. Hafifçe gülümseyip,
“Olur, hem telaf etmiş oluruz.”dedi.
Hemen yumuşadım, yüzümdeki tebessüm ile ona baktım. Çıkış zilinin çalmasıyla sınıftan ayrılıp çıkışa
doğru yürümeye başladım. Etrafa bakınırken gözlerim Yaren’i buldu. Hızlıca yanına ilerleyip elimle
saçlarını karıştırdım. Küçüklüğünden beri bu hareketime sinir olurdu ama arkasından bir kahkaha
patlatırdı. Beni şaşırtmayarak yine aynı tepkiyi verdi.
“Abi yapma şunu saçlarım karışıyor hep.” dedi kaşlarını çatarak. Gülümseyerek,
“Tamam tamam gel hadi yapmıyorum.” dedim. Kolumu omzuna atıp kendime çektim ve yürümeye
başladık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL
No Ficciónbu hikâye yer altı edebiyatının ve sapyoseksüel bakış açısını ve manipülasyon sanatını nasıl genç bir beyne enjekte edildiğini anlatıyor atlas henüz yolun başında .