2.BÖLÜM / TANIŞMA

17.7K 807 13
                                    

Titreyen ellerim ve kapıyı açarken üzerime gelen rüzgar sanki boğazıma bir bıçak dayanmış gibi hissettiriyordu. Hem cesaretli, bir o kadar da korkaktım. Yerde olan gözlerimi yavaşça yukarıya doğru kaldırdım. Gördüğüm kişiyle tuttuğum nefesimi serbest bırakmıştım.

"Selin abla?"

"Nehirciğim, yine ben." dedi gülümseyerek. "Poşetimi unutmuşum da."

"Ah, öyle mi? Hiç fark etmemişim."

"Kapının hemen yanına koymuştum. Sana zahmet, bir uzatır mısın?"

Söylediği şeyden sonra başımı sağa doğru çevirdim. Bavulumu koyduğum yerin hemen önündeydi. Hafif olan poşeti alıp ona doğru uzattım.

"Çok teşekkür ederim canım. İyi günler"

"Rica ederim. İyi günler."

Kapıyı kapatıp içeriye doğru adımlarken derin bir nefes alıp sesli bir şekilde dışarıya üfledim.

"Çok şükür."

Daha ilk günden bu kadar insanla karşılaşmak benim için yeterliydi. Alper'i özellikle bugün görmek istemiyordum. Ciddi anlamda gerçekleştirmek istediğim amaçlarım vardı. Hatta bunun için kendime bir defter hazırlamıştım. Küçük oyunum için büyük hazırlıklarla gelmiştim buraya. Fakat tüm bunları yapabilmek için listenin ilk maddesinden başlamam gerekirdi.

Madde 1. Mecnun Mahallesine taşın.

Hazır daha güneş gökyüzünü süslemeye devam ederken kendimi güdülemeye çalıştım. Bileğime taktığım papatya desenli tokayı çıkartıp saçlarımı tam tepeden topladım. Tüm gün eşya yerleştireceğimi bildiğimden giydiğim rahat kıyafetler sayesinde az da olsa zaman kazanmıştım.

"İşte başlıyoruz." dedim kendi kendime.

Akrep ve yelkovan su olup saatin içinde hızla ilerlerken yapmam gereken işlerin daha yarısına bile gelememiştim. Zamanımın büyük çoğunluğunu baştan sona yaptığım temizlik yemişti. Yerler ve pencereler ben gelmeden zaten temizlenmişti. Bir şirket ile anlaşıp hem boyasını hem temizliğini hallettirmiştim. Bana kalan şey eşyaları yerleştirirken bir yandan temizlik yapmaktı.

En kısa süreceğini düşündüğüm yatak odasından başlayarak sırayla banyo ve salonu yerleştirmiştim. Fakat diğer odalara zaman kalmamıştı. Yaz ayında olmamıza rağmen geç batan güneş yok oluvermişti. Bu yüzden her şeyi bir kenara bırakıp elimde Gülcan teyzenin getirdiği böreklerle salondaki koltuğun bir köşesine kıvrılıverdim.

"Ah Gülcan teyzem. Yine ne güzel yapmışsın şunları." dedim titreyen sesimle. Sanki bir daha bulamayacakmış gibi dikkatle inceliyordum elimdekini. Her ısırıkta içim bir hoş oluyordu.

Dudaklarım büküldü. Aklım eskilere gidip duruyordu. Mahalle günlerinde sıra Gülcan teyzeye geldiğinde zorla ondan bunu yapmasını isterdim. Elimde olmadan ağlamaya başladım. Bir yandan iştahla patatesli börekleri götürürken bir yandan yanaklarım yeni gözyaşı taneleriyle ıslanıyordu. Hıçkırdım. "Çok özlemişim."

Sona kalan iki börek dilimini istemeyerek de olsa bıraktım. Hem yeterince doymuş hem de kıyamamıştım. Biraz da yarın yiyip hasret gidermeye devam etmek istedim. Karanlık olduğu için telefon flaşının yardımıyla mutfağa kadar gidip tabağı bıraktım.

Bu kadar yorgunluğun üzerine karbonhidrat tüketmek vücudumu ağırlaştırmıştı. Geniş bir şekilde esnedim. Kollarımı açarak vücudumu esnetirken kazara bir kutuya çarpmış ve ortalığı mahvetmiştim.

"Hay Allah'ım!" diye bağırdım. Kendime kızmıştım aslında. Az işim varmış gibi kendime iş çıkarıyordum.

Dikkatli davranmaya çalıştığım için yavaş hareket ediyordum. Etraf karanlık olduğu için tek elimle yere saçılan tüm ıvırtı, zıvırtı ne var ise topluyor diğer elimle ise etrafı kolaçan ediyordum.

KÜÇÜK ÖĞRETMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin