27. BÖLÜM / DANS

7.7K 400 10
                                    

İnsanlar sürprizlerle doludur. Kimse hakkında sabit fikirli olmak son derece yanlış bir harekettir. Bunu yaşayarak bizzat şahit olmuştum. Şeyda gibi yüreği taştan olduğuna inandığım insanların da bir kalbi olabildiğini görmüştüm.

Yemeğin üzerinden iki gün geçmişti. Bu süreçte kendimi dinlemeye çok fırsatım olmuştu. Tam olarak ne istediğim hakkında her şeyi kendime bir kez daha hatırlatmıştım. Olası her şey için şimdiden kendimi hazırlamıştım.

Geçen iki günde elle tutulur bir şey yaşamamıştım. Okulun başlıyor olacağından birtakım hazırlıklarla meşgul olmuştum. Burçak haftasonu için bir akrabasının ziyaretine gittiğini, Alper'in ise bir seminerinin olduğunu duymuştum. Benim için oldukça yalnız geçen bir haftasonuydu. Telefonda Nil ve ailem ile görüntülü konuşmasam neredeyse kimseyle sosyalleşmeyecektim.

Benim açımdan çok tuhaf bir şey olmuştu. Bir şey fark etmiştim. Mahalleye neredeyse daha bir ay bile olmadan buraya çok çabuk adapte olmuştum. Araya giren on yıldan sonra çok fazla zorlanacağımı düşünmüştüm. Fakat bir şey daha vardı ki bu en tuhafıydı. Alper'i, tüm darlamalarını, saçmalıklarını ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Oysaki onu görmeyeli sadece iki gün olmuştu.

Bu gerçekleri hatırladığımda yüreğim daralmıştı. Derin bir nefes alarak kendimi rahatlatmaya çalıştım. Ama olmamıştı. Gerçekleri daha fazla reddedemezdim. Kendime daha fazla yalan söyleyemezdim. Bir zamanlar en yakın arkadaşım olan adama adı arkadaşlık olmayan duygular beslemeye başlamıştım.

Aynanın karşısına geçtiğimde kendime bir söz vermiştim. Önüme çıkan her ne engel olursa olsun amacıma ulaşmadan vazgeçmeyecektim. Alper'i böyle affedemezdim.

Bugün Serkan ve Öykü'nün büyük günüydü. Evleniyorlardı. Yemekte iken düğün için davet edilmiştim. İkisini de çok sevdiğimden davete icabet etmek durumunda kalmıştım. Tabi bu mahalleyi bir arada görebilmek için de büyük bir fırsattı.

Topuk tıkırtım hareketli sokağa rağmen etrafa yayılıyor, apartmanlara çarparak varlığını belli ediyordu. Mesai sonuna gelen esnaflar dükkanını kapatıyor, yürüyen insanlar yanımdan geçip gidiyordu. Tanıdık gördüğüm bir yüz ile elimi kaldırarak gülümsedim.

"İyi akşamlar Türkan teyze."

Beni fark eden Türkan teyze, elindeki saksı ile doğruldu. Yıllardır ailece mahallenin çiçekçisiydiler. Rengarenk bitkilerin arasından yüzünde güller açarak selam verdi.

"İyi akşamlar Küçük Öğretmen."

Durup da zaman kaybetmeden yürümeye devam ettim. Evime yürüyüş mesafesinde olan düğün salonuna vardığımda neredeyse herkes gelmiş gibi görünüyordu. Kapının girişinde selamlaştığım aile üyelerinden sonra yavaşça merdivenlerden indim. Önüme gelen bir saç tutamını geriye doğru savurmuştum. Daha tam olarak etrafı bile incelemeye kalmadan tanıdık bir yüz görmüş, gözgöze gelir gelmez oraya doğru adımlamıştım.

Masaya vardığımda boş olan sandalyenin bir önünde durup "Herkese merhaba." diyerek uzaktan selamlaşmıştım. Ortamda tatlı bir neşe vardı.

"Hoş geldin Nehir. Nasılsın?" diye sordu Suna.

El ele olduğu nişanlısıyla birlikte ikisine ithafen konuşmuştum.
"Hoş buldum. İyiyim, siz nasılsınız?"

"Biz de iyiyiz. Bu aralar düğünden düğüne koşturuyoruz. Malum önümüzdeki yaz düğün var."

Başımı salladım. "Doğru, haklısın. Şimdiki insanlar düğününe gitmeyince gelmiyorlar."

"Ne yapsınlar canım ya? Altın kaç lira oldu?"

KÜÇÜK ÖĞRETMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin