İnsana baktığımızda ne görürüz? Her şeyde olduğu gibi dış görünüşünü, yani maddi yönünü görürüz. Çok az insan bunu yapmaz. Daha sonra, şansı varsa içini merak ederiz.
Alper'in dış görünüşüne bakan çoğu insan onu ilk bakışta görür, fark ederdi. İçine baktığında ise öyle bir karakter ile karşılaşırdı ki inanamazdı. Dediğim gibi, güzel bir kalbi vardı. Yıllar sonra onunla karşılaştığımda ben de bu süreçten geçmiştim. Etkilenmiştim ondan. Yalan yok, yakışıklı bir adamdı. Uzun boyu, kalıplı vücudu, kahverengi şekilli saçları, ona yakışan kirli sakalı... Daha saymadığım birçok özelliği kadınları tav edebilirdi.
Ama ben görünenin ardındaki görünmeyeni biliyordum. Ben onun kalbindeki küçük, siyah bir nokta halinde olan günahıydım. Süveydasıydım. İstesem de unutamazdım bunu. Dış görünüşü değişse de kalbindeki o küçük nokta henüz silinmemişti. Beni kalbinden çıkartığı o günden beridir oradaydım.
"Belki bir gün gerçekten cevap verebilirim." demişti gitmeden hemen önce.
Yalnız kaldığımda uzun bir süre boş boş oturmuştum. Aklımda sadece o vardı. Bugün ilişkimiz açısından çok şey değişmişti. Ondan hiç beklemediğim itirafları dinlemiştim. Fakat beni düşündüren asıl şey sadece o değil, aynı zamanda bendim. Aklım kadar karışık olan kalbim olmasa bu kadar büyük bir labirentin içine girmeyecektim. Bir çıkış yolu bulabilmek zordu.
Tüm akşam Nil ile konuşmuştum. En yakın zamanda videoyu internet mecrasından kaldıracaktık. Bunun haricinde tüm gece televizyonun başında kalmış, bazen kendimi dalıp giderken bulmuştum. Geç bir saatte televizyon başında uyuyakalmıştım.
Sabah uyandığımda ise oldukça geç bir saatti. Saat neredeyse öğlene gelecekti. Boş olan midem olmasa belki de uyanmayacaktım. Bu yüzden dışarı çıkıp fırının yolunu tuttum.
"Nehir!"
Fırında sıra beklerken bir kadın sesi duymuştum. Başımı o yöne doğru çevirdiğimde elinde poşetler ile sıranın başından gelen Selin ablayı gördüm.
"Selin abla?"
"Nasılsın güzelim?"
"İyiyim. Sen nasılsın?"
"Seni gördüm daha iyi oldum."
İyice yanıma gelip kolumu sıvazladı. "Daha kahvaltı etmedin değil mi?""Etmedim. O yüzden sıradayım."
"E hadi bize gidelim. Annem patatesli börek yaptı."
Ne kadar ağzım sulansa da kendimi frenledim. Bu teklifi kabul edemezdim.
"Yok. Ben sizi hiç rahatsız etmiyim."
"Ne rahatsızlığı?"
"Evdekiler müsait değildir belki."
O sırada arkamızda duran bir adam sabırsız bir ses tonuyla bize seslendi. "İlerler misiniz?"
"Hadi Nehir. Kahvaltı borcumuzu ödemiş olurum."
"Peki." diyerek pes ettim en sonunda. Anlaşılan olacağa çare yoktu.
Selin ablanın koluma girmesiyle evin yolunu tutarken aklımda bir sürü düşünce vardı. Dün yaşananlardan sonra birkaç gün göz önünde olmamayı düşünüyordum. Bu yüzden ayaklarım ileri değil geri gidiyordu.
Zile basıp kapının açılmasını beklediğimiz o kısa an bana bir ömür gibi geçmişti. Bir bahane bulup da kaçsam diye düşünüyordum. Fakat karşımızda Gülcan teyzeyi bulmamız ile tüm düşüncelerim suya düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
ChickLitCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...