12.BÖLÜM / VİDEO

10.1K 528 21
                                    

Beril, kahvaltımızı bitirip kendimizi koltuklara attığımızda salonda volta atıp duruyordu. Biz çok yediğimiz için hareket edecek halimiz yoktu. Peki ya onun enerjisi nereden geliyordu?

Anladığıma göre Beril sosyal medya ile uğraşıyordu. Hatta bir değil birden fazla platformu bir arada götürüyordu. Bu yüzden sürekli telefonuyla ilgileniyordu. Bugün yeni paylaştığı videosu ilgi görünce heyecanlanmış, yerinde duramaz olmuştu. Fakat Burçak daha fazla dayanamamış, kardeşine ilk patlayan o olmuştu.

"Otursana be artık!"

"Dur abla ya." dedi Beril gözünü telefondan ayırmadan. Fakat işe yaramamıştı. Bu sefer de ben denemek istedim.

"Ablan haklı kuzum. Hadi otur artık."

"Nehir abla bir dakika."

Yine işe yaramamıştı. Tam tekrar önüme dönüp kaldığım yerden boş boş oturmaya devam edecektim ki Aydın'ın sesiyle irkildim. Bir elim göğsümde sakinleşmeye çalışırken onu dinlemeye başladım.

"Otur kız! Ne bu böyle terasta volta atan mahkumlar gibi."

"Of, tamam ya." diyerek en sonunda pes etmiş ve dediğimizi yapmıştı.

İlerleyen birkaç dakikada ortamdaki tek ses Beril'in telefonundan sürekli tekrarlanan melodiydi. Bir muhabbet dönmemişti henüz. Masadayken herkes birbirini daha fazla yemesi için motive ettiği için çok kötü olmuştuk.

Suna karnını tutuyordu.
"Sözde diyetisyensin Burçak."

"Hastam değilsiniz ki."

"Valla ben çok rahatım." dedi Ayaz. Elindeki telefon ile meşguldü bir yandan da.

"Rahat olursun tabi abicim. Görünüşün m beden olabilir ama miden hala üç x large."

Cihangir abi bir kolunu koltuğa altmış nişanlısının saçlarıyla oynamak ile meşguldü. Ayaz ona doğru memnuniyetsizce bir bakış atıp tekrar önüne döndü. Cihangir abi ise keyifli şekilde güldü.

"E hadi dışarı çıkıp yürüyüş yapalım o zaman. Hem hava da çok güzel. Değil mi aşkım?" diye nişanlısına doğru döndü Suna.

Fakat Alper ve Beril aynı anda "Olmaz!" diye bağırınca herkes işi gücü bırakıp bu büyük tepkiye bakmak zorunda kaldı.

"Sana ne oluyor acaba Beril hanım?"

Beril gözlerini kırpıştırarak bir süre ablasına baktı. Onunla tanıştığımdan beri belki de ilk defa telefona bakmadan bu kadar zaman geçirdiğini fark ettim. Acaba yanında birkaç tane powerbank mi taşıyordu?

"Ne güzel oturuyorduk işte abla."

Onlar konuşurken gözüm her zamanki yerinde oturan Alper'e kaydı. Tekli koltuğa gömülmüş, gözü pencereden dışarıya kara kara düşünüyordu. Ne düşündüğünü anlamak zor değildi. Belli ki hasta olduğum için iddia işini benim evimde geçiştirmeyi planlıyordu. Bu sinsiliğine karşı muzipçe sırıttım.

"Hayırdır Alper? Karadeniz'de gemilerin mi battı?"

"Ne?" dedi anlamayarak. Bir plan kurup cezadan kurtulmayı düşünmekten bizi bile dinlemiyordu resmen.

"Acaba diyorum. Sen cezanı bu kadar kolay çekeceğini mi sanıyorsun?"

Sıkıntıyla bir nefes verdi. "Dışarıda böyle dolaşacağımı düşünmüyorsun herhalde."

"Gayet de düşünüyorum. Karizman mı çizilir?"

"Tamam, cezayı kabul etmiş olabilirim ama iddiayı belirlerken bir gün geçireceğiz diye sözleşmiştik. Dışarı çıkacağız diye bir şey söylenmedi."

KÜÇÜK ÖĞRETMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin