Gece hem üzüntüden hem de yarının heyecanından uykuya zor dalmıştım. Sabah uyandığımda ise kendime gelir gelmez yüzümde büyük bir tebessümle uyanıvermiştim. Gece burnumun dibine kadar gelen peluş civcivi iteleyip hızlı bir sabah rutini yapmıştım.
Bugün atandığım okulun ilk günüydü. Daha öğrencilerim ile tanışmama günler olsa da benim için okuluma ayak basmak çok önemliydi. Bu yüzden özenmek istemiştim. Lacivert kısa bir elbise giyip özenli bir makyaj yapmıştım. Elim normale göre oldukça hızlıydı. Heyecanımdan olsa gerek.
Gün boyunca Aydın ile beraberdim. Onun vasıtasıyla bir çok öğretmen ile tanışmıştım. O olmasa ne yapardım, bilmiyordum. Sürekli her konuda bana yardımı dokunmuştu. Ne kadar gergin de olsam ortama ayak uydurmuştum. Olumsuz duyguların bu güzel günü mahvetmesine izin veremezdim.
"Tekrardan tanıştığıma memnun oldum."
"Ben de çok memnun oldum." dedi Ceren öğretmen.
Ardından Kübra öğretmen "Ben de memnun oldum. Aramıza hoş geldin." diye devam etti.
Hala atandığıma inanamıyordum. Bu yüzden heyecanımı belli eden gülümsemem ile ikisiyle tokalaşarak veda ettim. "Çok hoş buldum."
Okuldan Aydın ile birlikte çıktığımda zaten aynı mahallede yaşadığımızdan onun arabasıyla geri dönmüştüm. Bu şehirde yaşadığım müddetçe onun ile samimiyetimi geliştireceğim belli oluyordu. Bu durumdan şikayetçi değildim. Aydın iyi biriydi.
Vedalaşıp arabadan iner inmez derin bir nefes alarak doldurmuştum ciğerlerimi. Mutluydum. Aydın uzaklaşıp gidince çevremi izleyerek içimin daha da umutla dolmasını sağlamıştım. İnsanın olmaz dediği şeyler de oluyordu bu hayatta. Gelmem dediğim yere gelmiş, hatta hayalini kurduğum atamam da buraya çıkmıştı. Kim bilir daha neler olacaktı.
Telefonuma mesaj gelmişti. Elimde tutuyor olduğumdan sesini duymuş ve üstünden çok geçmeden açmıştım.
"Bu akşamüstü saat beşte, aynı yerde.
-Burak"Mesajı okumaya başladığım saniyede gördüğüm yabancı numarayı garipsemiştim. Fakat okuduklarımdan sonra kaşlarımı çatmış ve biraz düşünmüştüm. Ceza diyerek başıma ne geleceğini bilmiyordum. Şarkıda da denildiği gibi, bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete hesabıydı. En iyisi düşünmeyi bırakmaktı. Numarayı kaydedip telefonun kilidini kapattım.
Eve girmeden hemen önce saatin daha çok erken olduğunu görmüştüm. Üzerimi değiştirip de tekrar Burak için özenmek de istemiyordum. Anlaşılan rahatsız geçen saatler beni bekliyordu. Salondaki koltuğa rahatça uzanıp biraz kafamı dinledim. Yalnız yaşamak güzel şeydi.
Ancak iyi yönleri olduğu kadar kötü yönleri de vardı. Herkes müsait olduğunu düşünüp kapını çalabiliyordu. Gözlerimi kapatıp yaklaşık yarım saattir uzandığım bir vakit yine kapım çalmıştı.
"Bu kim ya?" diyerek söylenmiştim yattığım yerden doğrulurken. Bir yandan eteğimi düzeltiyordum.
Kapıyı açtığımda Gülcan teyze ile karşı karşıya gelmiştim. Göz kontağı kurar kurmaz yüzündeki büyük tebessümle karşılanmıştır beni. Oysa ki ben ruhsuzca, öylece karşısında dikiliyordum. Günün stresi yüzünden olsa gerekti.
"Hoş geldin Gülcan teyze. Buyur."
"Yok kızım. Kapıdan uğramaya geldim. Az önce geldiğini gördüm de bir uğrayayım dedim."
"İyi yapmışsın. Geçseydin keşke."
"İnsan halinden anlarım. Yanlış hatırlamıyorsam bugün okulunun ilk günüydü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
ChickLitCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...