25. BÖLÜM / TEHTİD

7.2K 402 10
                                    

İnsanlar bir yere ait olduklarını hissetmek isterler. Kendilerine saygı duymak ve yaşamlarının kontrollerinin kendi ellerinde olduklarını hissetmek isterler. Karşısındaki insanlardan da bunu anlamalarını bekler aslında. Zor bir şey değildir. Anlayana zor değildir.

Alper'in bu hareketinin beni etkilemiş olması bir gerçekti. Hislerinde bu kadar emin olması elbette ki güzel hissettirmişti. Fakat bir şeyi unutmuştu. Benim açımdan hiç düşünmemişti. Henüz bir cevap almadan böyle bir şeye yeltenmesi onun açısından büyük riskti. Ve evet bu riskin sonuçlarına katlanacaktı.

"Hayatım, tanıştırayım. Hem liseden hem de mahalleden arkadaşım Alper. Burçak da mahallemizin kızı."

"Memnun oldum. Ben de Öykü."

Öykü oldukça sevimli bir kızdı. Benden daha minyon gösteriyordu. Burnundaki minik çilleri ve kahkülü yüzünden daha on sekizindeymiş gibiydi. Hiç üşenmeden ayağa kalktı. Yüzündeki güzel tebessüm ile üçümüzün de elini sıktı.

"Adım Nehir. Alper'in komşusuyum."

"Tekrardan memnun oldum."

"Ben de öyle."

"Buyrun, oturun siz de."

Serkan'ın gösterdiği tarafa doğru gidip boş sandalyelere oturduk. Şansımıza üçümüzün yanyana olabileceği bir yer bulabilmiştik. Çantamı masaya koyup ceketimi sandalyeme astım. Tam oturacaktım ki korktuğum şey başıma gelmişti. Gözüme Burak takılmıştı. Bir adamla hararetli bir şekilde konuşuyordu. Üzerinde olan bakışlarımı hissedince olduğum yere doğru baktı. Beni görür görmez panikten donakaldım.

Fakat kimse fark etmeden gözlerimi kaçırıp sandalyeme oturdum. Bir yanımda Burçak, bir yanımda ise Alper vardı. Burçak'a doğru dönüp çaktırmadan bacağını dürttüm. Önce bacağına ardından bana doğru döndü.

"Ne oldu?"

"Burada." diye fısıldadım kulağına. Sözümü bitirir bitirmez etrafa doğru baktı. Fakat konuştuğumuz şeyi belli etmemek adına ben başka bir yöne doğru bakmıştım.

"Sakin kalmaya çalış." dedi o da fısıldayarak.

Ne mümkündü? Gaza gelip de yemeğe katılmayı kabul ettiğimdeki rahatlığım kaybolmuştu. Ne diye böyle bir şeye cesaret etmiştim ki? Titrediğini yeni fark ettiğim elimle önüme gelen bir saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırıverdim. Önümdeki masayı izledim bir süre. Elimde olsa masanın altına girecektim. Parmaklarımla oynayarak stresimin geçmesini bekledim.

"Nehir."

Sağımda oturan Alper seslenmişti. Panikle ona doğru baktım. "Efendim."

"Bir sorun mu var? Yüzün düştü gibi."

"Yoo..." dedim hemen. "İyiyim ben."

Birkaç saniye hiçbir şey demeden dikkatle yüzümü inceledi. "Eminsin, değil dimi?"

"Evet." diyerek hızla başımı salladım.

Neyse ki imdadıma garson yetişmişti. Elindeki menüler ile gelip masadaki her kişinin önüne koydu. İstediğim şeye karar verip garsona ilettikten sonra arkama yaslandım. Stresten ben mi yemeği yoksa yemek mi beni yiyecekti tabi, orası belirsizdi.

"Hoş geldiniz arkadaşlar."

Ne zaman yanımıza geldiğini anlamadığım Burak, masanın ucunda oturan Öykü ve Serkan'ın sandalyesine yaslanmıştı. Yüzündeki ufak bir tebessüm parıltısı, masadaki herkese bakarken sıra bana gelince çoğalmıştı. Gerilmemin acısını avucumu tırnaklamak ile çıkartıyordum.

KÜÇÜK ÖĞRETMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin