Eskiler şimdiki gibi değildi. Öğlenin kör sıcağında başlardı bizim eğlencemiz. Hava kararana kadar içeri girmez, karnımızı doyurmak için elimize tutuşturulan ne varsa onu yiyen çocuklardık. Mahallemizle komşudan ziyade aile gibiydik. Her çocuk aynı zamanda diğer ailelerin de çocuğuydu. Ben de o çocuklardan biriydim.
İçeri girdiğimde kendimi hiç ama hiç yabancı hissetmemiştim. Koridordan geçip salona doğru ilerlerken sanki odalardan birinden o kız çocuğu çıkacak ve koşarak önümü kesecekti. Asel olduğumu hissettim bir an için. Fakat uzun sürmedi. Son gördüğümden bir hayli değişen salona vardığımda gerçekler yüzüme sertçe çarpmıştı. Şu an için mahalleye yeni taşınan genç bir öğretmenden başkası değildim.
"Buyur kızım."
Musa amcayı görememiştim. Belli ki evde yoktu. Yoksa bu saatlerde gözüne taktığı gözlüğü ile bir yandan sudokusunu çözerken arada bir televizyona bakması gerekirdi.
"Hoş geldin evimize."
Selin abla dibimden yürüyordu. Az önceki telaşlı halini bilmesem hiçbir şey olmadığını düşünecektim. Olması gerekenden fazla neşeliydi. Bir tuhaf davranıyordu.
"Hoş buldum." dedim rastgele bir yere otururken.
"Kızım sen bir çay koyuver."
Gülcan teyze oturacağı yere doğru ilerlerken Selin abla bir anda karnını tutarak oturmasıyla durdu. Kızına ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Ay anne, bir anda kötü oluverdim bak. Sen getirsen olur mu?"
"İyi misin?" diyerek yanıma oturmuş olan Selin ablaya doğru yöneldim.
"İyiyim. Biraz otursam geçer."
Başımı eğmiş yüzünün durumuna göre tepki verecektim ama bakışlarını kaçırdığı için göz kontağı kuramıyordum.
"Endişelenme öğretmen kızım. Arada oluyor böyle. Biz de anlamıyoruz."
Gülcan teyze kinayeli kinayeli konuşup gitmişti. Gözlerimi kırpıştırarak ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum. Fakat bir anda kolumdan tutulup çekilmem ile Selin ablaya dönmek zorunda kaldım.
"Ne yaptın? Yerleşebildin mi?"
"Yok. Daha işim var."
"Hm..." dedi yüzümü inceleyerek. "Yardım lazım olursa söyle Alper'i yollayalım. Ama bu sefer söyle de çocuk hazırlıklı gelsin. "
Bir anda yüzüm ekşidi. Bu halimi gören Selin abla dalga geçercesine güldü.
"Aşk olsun. Bilerek mi yaptım sanki?"
"Olsun."
Kırgın gözlerle ona baktım. "Hırsız sandım da vurdum. Vallahi bak. "
"Tamam tamam, sustum."
"Sen şimdi beni boş ver. İyi misin? Bir şey yapmamı ister misin?"
"Yapmanı istediğim bir şey var aslında ama..." dedi baştan aşağı bir süzüp. "Neyse."
Kaşlarım çatıldı. Ne demek istediğini anlamıyordum.
"Söyle."
Birkaç saniye daha düşünüp durduktan sonra ileriyi doğru işaret etti. "Ver bakayım sen o yastığı."
Diğer koltuktaki yastığı işaret ettim. "O mu?"
"Evet."
Dediği şeyi alıp arkasına yerleştirirken Gülcan teyzenin geldiğini duymuştum. Elindeki tepsinin şıkırtısı git gide yanımıza yaklaşıyordu. Başımı ona doğru çevirirken bir yandan hala yastığı düzeltiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
ChickLitCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...