Yorgun bir günün ardından uyunan uykular vardır. Öyle güzel, öyle yumuş yumuş olursunuz ki yataktan kalkmak istemezsiniz. Tam da öyleydim şu an. Gözlerimi açmadan kollarımı ve bacaklarımı uzatabildiğim kadar çok uzatıp genişçe gerindim.
"Bebek gibi uyumuşum."
Göz kapaklarımı araladığımda daha perdesi asılmamış pencereme doğru baktım. Neyse ki odam, güneşin girip beni kavuracağı bir konumda değildi. Kolumu komodine doğru uzatıp telefonuma ulaştım. Saat dokuza gelmişti. Neyse ki gece çok erken uyuduğum için uykumu iyice almıştım.
Bugün halletmem gereken çok iş vardı. Çok şeye koşturacaktım. Bu yüzden kendime son bir kez izin verip beş dakikalığına da olsa tembel tembel yattım. Sonrasında doğrulup bir süre ayaklarımı yere sarkıtarak uykumu açmaya çalıştım. Gözüme çarpan ışıldak ile gülümsemeden edememiştim. Ona ne kadar gıcık olsam da sinir bozucu olacak derecede düşünceli bir adamdı.
"Ah Alper, ah..."
Çok geçmeden görevliler gelmiş ve önce evdeki elektrik, öğleden sonra da su açılmıştı. En azından aciliyeti olan şeyler hallolmuştu.
Sabahı Gülcan teyzenin börekleriyle geçiştirsem de sonsuza kadar tok kalamayacağım aşikardı. Her şeyden önce markete çıkıp mahalleyi bir kez turlamak istemiştim.
Mecnun mahallesinin o eski hareketliliği yoktu tabi ki. Ancak yaz ayında olduğumuz için şanslıydım. Sokak aralarında oynayan çocuklar ve çekirdek yiyen gençler görülebiliyordu. Elinde bir tomar kart olan küçük erkek çocuğunun yanına doğru ilerledim.
"Yanına gelebilir miyim?"
Oynadığı oyuna o kadar dalmıştı ki beni fark etmemişti. Yanına doğru eğilip bir süre ne yaptığını inceledim.
"Ne yapıyorsun?" diye sordum bu sefer kartlara doğru bakıp incelerken.
"Oyun oynuyorum."
Başını bana doğru çevirdi. Esmer bir çocuktu. Uzun kirpiklerini fark edince gülümsedim.
"Eğlenceli bir şey olmalı."
"Öyle." dedi önüne dönüp.
Anlaşılan karşımda oldukça zeki bir çocuk vardı. Çocuklar için yabancı birisiyle samimi olmak doğru değildi.
"Ben adım Nehir. Bu mahalleye yeni taşındım."
"Ya..."
Heyecanla bana döndü. Elindeki kartlarla oynamayı bırakıp bana dönmüştü.
"Hatta bak." diye parmağımla ileriyi doğru gösterdim. "Bu eve taşındım."
"Neden buraya geldin? Baban yüzünden mi?"
"Hayır." dedim gülümseyerek. "Ben bir öğretmenim. Mahalledeki anaokuluna tayinim çıktı."
"Tahin mi?"
Bir anda gülmeye başladı. Hatta abartıya kaçarak biraz da bilerek fazla güldü. Ben de ona katılmadan edemedim.
"Tayin, tayin."
"Ben de onu diyorum. Nasıl tahin oldun?"
"İkisi farklı şeyler beyefendi. Artık o anaokulunda çalışacağım demek istiyorum."
"Ha..." dedi en sonunda. "Şey gibi mi?"
Susunca ona düşünmesi için biraz zaman verdim. Üstelersem özgüveni kırılabilirdi.
"Emirhan'ın babasının da tahini çıkmıştı."
"Evet. Onun gibi."
"Çocuğun var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
Chick-LitCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...