17. BÖLÜM / OKYANUS MAVİSİ

9.7K 515 38
                                    

Beni gören deli sanardı. Yüzümde geniş bir gülümseme, salına salına yürüyordum. Mahalleli çıkıp tuhaf bir şekilde baksaydı bile umrumda değildi.

Eve geldiğimde üstümü değiştirmeden kendimi yatağıma salıvermiştim. Bir elim uzanabildiği en uzak noktada, diğer elim ise burnuma pembe begonyanın eşsiz kokusunu koklatmak ile meşguldü. Benden mutlusu yoktu. Hemen yanımda duran çantadan yükselen zil sesiyle yattığım yerden telafonuma ulaştım.

"Abilerin en yakışıklısı, nasılsın?"

"Süperim kardeşlerin en baş belası. Asıl sen nasılsın?"

Bir yandan havaya kaldırdığım çiçeği inceliyordum. "Gayet iyiyim."

"Belli. Görebiliyorum."

"Nasıl görebiliyorsun?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Benim baldızla oturduk seni izliyoruz canım kardeşim."

"Ne?" diye sordum refleks olarak. Havada olan elim durmuş, yüz ifadem donuklaşmıştı.

"Ünlü olmuşsun da haberimiz yokmuş."

Yattığım yerde aniden doğruldum. "Açıklayabilirim."

"Bizimkilerle iyice kaynaşmışsın. Özellikle Alper ile."

"Abi gerçekten göründüğü gibi değil."

Panik zehirli bir sarmaşık misali tüm hücrelerime yayılmıştı. Odanın içinde volta atmaya başladım.

"Açıkla bakalım. Nasıl yapacaksan?"

"Videoya dikkatli bir şekilde bakarsan tanıdık yüzleri zaten göreceksin. Hep beraber kahvaltı ediyorduk orada."

"Ee?"

"Burçak'ın kardeşi vardı hani. Adı Beril. Sosyal medya ile uğraşıyormuş. Biz anlamadan video çekip altına yalan yanlış şeyler yazmış."

"Ee?" dedi bu sefer dalgacı bir ses tonuyla.

"Abi ciddiyim. Geçtiğimiz günlerde bir iddiaya girmiştik. Alper de kaybettiği için o tacı taktı. Bunun haricinde hiçbir şey yok."

Birkaç saniye herhangi bir cevap gelmedi. Tüm ilgim ile sessizliğin kasvetini dinledim. Endişe içinde geçen beklemenin ardından bir nefes sesi duydum.

"Sana inanıyorum Asel Nehir Boz."

"Teşekkür ederim." dedim sevinçle. Utanmasam kahkaha atacaktım.

"Tamam, dur. Hemen şımarma."

"Abi ya!"

"Bırak şimdi beni. O videoları yarına kadar sildin, sildin. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."

"Onunla uğraşıyorum zaten dünden beri. Bu akşam da anlaşmaya varamazsak Nil ile hukuki süreci başlatacağız."

"İyi. Bir halta yarasın."

"Deme öyle. Senin de işin düşerse o zaman görürüm."

"Düşerse görürsün abiciğim. İşim düşerse Nil gideceğim son avukattır. Çocukken iki sıkıştırınca hemen ağlardı."

"Pinti seni! İşin düşse pintiliğinden başka yere gitmezsin sen. Bilmez miyim?"

"Şimdi naneyi yemedin mi? Babamlara videoyu gösterirsem o zaman görürsün, kimmiş pinti? Hastane masraflarını benden başka kim ödeyecek?"

"Hih!" diye bağırdım. "Annem ve babam görmedi değil mi?"

"Görmedi korkma. Buse olmasa ben de görmezdim. Biliyorsun benim baldız biraz telefon bağımlısı." Biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Tamam aşkım ya!"

KÜÇÜK ÖĞRETMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin