Sessizce yutkundum. Yolun sonuna gelmiştim demek ki. Buraya kadardı. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Donmuş kalmıştım. Selin ablanın adım adım yanımıza yaklaşırken onu izlemekten başka hiçbir şey yapamadım.
"Cevap versenize ablacığım. Niye boş boş bakıyorsunuz?"
"Şey abla, biz..." dedi ve sustu kaldı. Ne diyebilirdi ki zaten?
Selin abla hepimize tek tek baktı. Abimi sona bırakmıştı. Kaşlarını çatarak yüzünü dikkatle inceledi.
"Sen gözüme çok tanıdık geldin. Tanışıyor muyuz?"
Abimin hiçbir şey umurunda değildi. Ne kardeşinin asıl kimliğini saklamak, ne de ağzını kapalı tutmak zaten ondan beklenecek hareketler değildi. Üstünü başını düzelttikten sonra gülümseyerek Selin ablaya yaklaştı.
"Selin abla tanımadın mı? Akın ben."
Çatılı kaşlarıyla birkaç saniye daha durdu. Ardından abimi tanıması ile neşe içinde cıvıldadı.
"Akın!" diye gülümseyerek sarıldı hemen. Geri çekildiğinde baştan aşağıya bir güzel süzdü.
"Ablam ne olmuş sana? Top mu yuttun, hayırdır?"
Selin abla bir anda yüzünü astı. Abim hala salak salak gülüyordu tabi. Bu mahalledeki lakabı boşuna değildi. Ne dediğini bilmeyen, patavatsızın tekiydi o.
Hepimiz endişe içinde Selin ablayı izledik. Hamile bir bayana söylenmeyecek şeylerin başında gelen bir şakaya maruz kalmıştı. Fakat o hepimizi şaşırttı.
Kahkaha attı. "Sen bir de beni doğuma yakın zamanlarda gör. İki numara bu."
"Yapma be!" diyerek yüzünü buruşturdu abim.
"Yaptım bile. Geri dönüşü yok artık."
"Ah be ablam, olsun. Allah sağlıkla kucağına almayı nasip etsin."
"İnşallah Akın." Omzuna bir kez dostane bir şekilde vurdu. "Geveze Akın."
İkisi de aynı anda kahkaha attı. Biz ise bu garip anı tuhaf bakışlarımız ile izliyorduk. Birbirlerine hakaret mi ediyorlar, şakalaşıyorlar mı belli değildi.
"Söyle bakalım. Seni buraya hangi rüzgar attı?"
Abim cevap vermeden hemen önce bana doğru bir bakış attı. Uyarı olarak kaşlarımı sürekli kaldırıp indiriyordum. Planımı bozmamalıydı. Bu planın en büyük destekçilerinden biriyken bir çuval inciri berbat edemezdi.
"Sözlümün kuzenine yardım için geldim. Kardeşinin yanına taşınıyor da."
"Ya! Bak hiç haberimiz yok. Hayırlı olsun."
"Sağ olasın." diyerek başını salladı.
Esra yengemin konusu her açıldığında kıpır kıpır oluyordu adam. Aşk onu pamuk şekere dönüştürmüştü.
"O zaman hiç itiraz kabul etmiyorum. Bize kahveye bekleriz Akıncığım."
"O-"
"Hayır!" diye bağırarak araya girdim.
Herkes bana döndü. Selin abla benden bir açıklama beklercesine bana baktı. Haklıydı da.
"Neden hayır?"
"Çünkü..." Göz ucuyla etrafa bakındım. "Bugün çok işleri varmış. Bize öyle dedi yani."
Abim aşırı eğleniyordu. Kıvrana kıvrana uydurduğum yalanı izlerken elinde bir patlamış mısırı eksikti. Yanımızda Selin abla olmasa ona yapacağımı iyi bilirdim. Neyse ki yalnız kaldığımızda elimden kurtuluşu yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
Chick-LitCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...