"Kedi gibisin Alper. Ne laftan anlıyorsun ne de bir şeyden."
"Seni yalnız bırakmayacağımı söylemiştim. Ne yapsaydım?"
Bunalmıştım. Bu yüzden sıkıntıyla bir nefes verdim. Fakat eğildiği yerden kalkan Alper'in ters bir şekilde bakmasıyla sustum.
"Oflama Nehir. İçeri geç ve beni bekle."
"Ne gerek vardı bunu yapmana?"
"Vardı. Hadi, içeri!"
Alper'in inadıyla daha fazla boy ölçüşemedim. Beyaz bayrağı çekerek salona doğru yol aldım. Tabi hala tek ayakla zıplayarak yürüyordum. Kazanın üzerinden iki gün geçmişti. Yani normale dönmeme son bir günüm kalmıştı.
Kendimi koltuklardan birine attığımda ne kadar hantallaştığımı fark etmiştim. Geçen iki günden beri doğru dürüst hareket edemiyordum. Burçak ve Alper beni oturduğum yerden kaldırmamaya yemin etmişlerdi. Az önce kurumuş çamaşırları toplarken yakalanmıştım. Şuan ise Alper tarafından azarlandığım için tek başıma oturuyordum.
"Toparlan."
İçeri yemekler ile giren Alper'i gördüğümde oturduğum yerde doğruldum. Uzatılan tepsiyi dikkatli bir şekilde bacaklarımın üzerine koydum.
"Teşekkür ederim."
"Afiyet olsun." dedi hemen yanıma oturup.
Hastaneden döndükten hemen sonra haberi alan Gülcan teyze, halime çok üzülmüştü. Alper'i azarlayıp, her öğün yaptığı yemeklerden bana getireceğini söylemişti. Bu yüzden eğer Alper işteyse Gülcan teyze, değilse Alper getiriyordu. Bu sayede bağlarımız güçlenmişti. Afiyetle yemeğimi yediğim sıralar bana seslenilmesiyle durup ona doğru baktım.
"Nehir."
"Efendim?" diyerek bir kaşık daha aldım çorbadan.
"Sana bir şey söylemek istiyorum."
"Tabi."
Kaşığı kasenin içine koyup tüm odağımı ona çevirdim. Oldukça düşünceli görünüyordu.
"Sana karşı her zaman dürüst olmak istiyorum. Bu söyleyeceğimi başkasından değil de benden duy istedim."
Sessizce yutkundum. Dürüstlük mevzu bahisse kaybeden taraf bendim. Alper'in bu güzel huyundan ilk defa hoşnutsuz olmuştum. Utanıyordum. Fakat olacağa çare yoktu.
"Dinliyorum."
"Şeydanur'u hatırlıyorsun değil mi?"
Başımı salladım. "Evet."
"Şeyda benim eski sevgilim. Ama çok eskidendi. Çocuktuk daha."
Gözlerimi kaçırdım. Nereden çıkmıştı bu şimdi? Üzerinden yıllar geçse bile dilinden düşürmüyordu.
"Tamam."
"Yüzüme bakar mısın?"
Dediğini yaptım. Mavilerim kahvelerini bulduğunda tüm duygularımı sıfırlamıştım. Olabildiğince açık vermemeye çalışıyordum. Sanki her an elinden kaçacakmışım gibi dikkatle bakıyordu. Zaten böyle düşünmeliydi.
"Baktım. Eski sevgiliyseniz ne olmuş?"
"Dediğim gibi bunu başkasından duymanı istemedim. Bir de, bugün gözlerinde yine o eski hırsı gördüm. Eğer yanılmıyorsam sana karşı cephe almasından korkuyorum."
Son söylediği şeylerden sonra kaşlarımı çattım. Sesli düşünerek cevap verdim.
"Şeyda'nın sevgilisi var. Sana karşı neden hırslansın ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
ChickLitCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...