Geçen üç günün ardından artık eve tamamen yerleşmiştim. Bu üç günde evden fazla çıkmamış, taşınma işlerinin tamamen bitmesi için zamanın tümünü harcamıştım.
Şimdi ise televizyonda açtığım bir dizinin karşısına oturmuş dondurma yiyordum. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki artık karakterler ile kavga etme seviyesindeydim.
"Ya kızım salak mısın? Çocuk bildiğin karaktersizin teki. Ayrıl artık şundan!"
Çikolatalı dondurmamdan bir yudum daha aldım. Dizinin erkek başrolü ekrana çıkınca ağzımdakini yutmadan konuşmaya devam ettim.
"Tipe bak tipe! Tipsiz."
O sırada çalan telefonum ile dikkatim dağılmıştı. Kaşığı sertçe kutuya batırıp telefonuma doğru uzandım. Yerimden kalkmaya üşendiğim için şekilden şekle girmiştim.
"Efendim abi."
"Ne yaptın kız?"
"Aynı. Bildiğin gibi. Sen ne yapıyorsun?"
"Eve yeni geldim. Dedim bizim Civciv ne yapıyor? Bir arayayım dedim."
Derin bir nefes alıp etrafıma bakarak konuşmaya başladım. "Bugünü dinlenmeye ayırdım. Son dört gündür pestilim çıktı."
"Ay aman, yorulurmuş da..."
"Dalga geçme ya!"
"Enerjini saçma sapan şeylere harcadığın için normal bir şeyler yapınca bünyene ters gelmiştir."
"Ha ha. Çok komiksin." dedim sahte bir şekilde.
Nefesini vererek güldü. "Mahalledekiler ne yapıyor?"
"İyi abi."
"Nasıl demedim. Ne yapıyor dedim."
Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp bıkkınlıkla bir nefes verdim. Tekrar geri koyduğumda ses tonumu normal tutmaya çalıştım. Geçenlerde kulak misafiri olduğum bir konuşma aklıma gelmişti.
"Cihangir abi ile karşılaştım geçenlerde. Nişanlanmış. Yakında düğünü varmış."
"Hadi be. Bizim Kurt Cihangir'e bak sen."
Sesi heyecanlı geliyordu. Gülmeden edemedim.
"Adamla sevgilisi yok diye dalga geçiyordunuz ama senden önce evlenecek."
"Evlensin. Kıskanacak halim yok ya kardeşimi. Gelir takarız çeyreğini."
Yüzümdeki gülümseme ile onu dinlerken ne kadar büyük bir hata yaptığımı fark ettim. Resmen abimi buraya gelmesi için iştahlandırıyordum.
"Ama mahallenin eski hali yok. Pek tadı kalmamış."
"Nereden biliyorsun Civciv? Sanki çıkıp sosyalleştin."
Abim beni çok iyi tanırdı. Tam on ikiden vurduğu tespitiyle yüzümü ekşitmeden edemedim. Sanki evime kamera taktırmış gibiydi.
"Yoo, çıktım. Ayşe teyze bana yeni bir lakap bile taktı."
"Çabuk söyle."
"Küçük Öğretmen."
Uzun bir kahkaha attı. "İyi bari Civcivden terfi etmişsin."
"Ondan terfi edeli çok oldu da bir sen o konuya güncelleme getiremedin."
"Asel." dedi uyarır şekilde.
"Ne?"
"Şu meseleyi bir aşamadın gitti. Üzerinden on yıl geçti."
"Özgüvenim incindi benim. Bir öğretmen olarak bu konudaki görüşlerimi sana defalarca anlattım. İnsan, çocuk yaşta yaşanan olayları altmış yaşında bile olsa ruhundan silemez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
ChickLitCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...