8. BÖLÜM / SIR

11.9K 612 26
                                    

Hani bazen öyle mutlu olursun da kendine yakıştıramazsın. Yakın zamanda kesinlikle başıma kötü bir şey gelecek dersin. Gün boyunca bu düşünce beynimin bir kenarında durmuş ve maalesef ki gerçek olmuştu.

Kollarımın arasında duran Burçak, beni mutluluk bulutlarından sert bir şekilde yere çakılmama sebep olmuştu. Gülümsediğim için kıvrılan dudaklarım yavaş yavaş kayboldu. Bu kadar çabuk yakalanacağımı hiç tahmin etmemiştim.

"Burçak." dedim fısıldayarak. Ona sarılı olan kollarımı daha sıkı sarıp çenemi boynuna yasladım. "Lütfen."

Geri çekilmeden hemen önce yüzüme sahte de olsa bir tebessüm yerleştirdim. Burçak ile göz göze geldiğim zaman kimse fark etmeden kaşlarımla susması için işaret verdim. Bilirdim. O beni yarı yolda bırakmazdı. Ama yine de korkuyordum.

"Oyun için teşekkür ederiz çocuklar."

Ellerimi birbirine vururken bir yandan içimden kendime sakin olmamı söylüyordum.

"Ödülü biz de alacağız değil mi abla?" dedi içlerinden turuncu saçlı bir erkek çocuğu.

Modumun düşük olmasına rağmen bu tepki kafamın az da dağılmasına sebep oldu. Hepimiz gülmeye başladık.

"Alper abine sor. Sözünü tutup ısmarlar mıymış?"

Kimse farkında olmasa da bu sorumun alt bir metni vardı. Ama bunu sadece ben bilebilirdim. Alper aslında Asel olduğumu bilmediğinden bunu kastettiğimden haberi bile yoktu.

"Ismarlarım tabi. Ne zaman sözümden döndüğünü gördünüz?"

Kendimi tutamamıştım. Dudaklarımın arasında kaçan gülümsemeyi elimin tersiyle kapattım. Fakat kimsenin haberi yoktu. Asel olduğum için Alper'in verdiği sözleri tutmadığını iyi bilirdim.

"Helal be Nehir. Sayende Alper abi karizmayı çizdirecek." dedi Ayaz.

Fakat Alper sinirlenip "Konuşma lan!" diye topu ona doğru atmıştı.

Ayaz ise topu göğsünde tutup neşesini hiç kaybetmemişti. Anlaşılan hala Alper'i sinir etmeyi çok seviyordu. Hep beraber gülerek Selin ablanın yanına geri döndük. Fakat onu telaşlı bir şekilde bulmuştuk. Kulağına koyduğu telefonu kapatıp endişeli yüzüyle bize doğru döndü.

Alper önce davranıp yanına varan ilk kişi olmuştu. "Hayırdır abla?"

"Bizimki hastalanmış. Enişten telaşlandırmamak için bir şey dememiş ama hastaneye götürüyormuş şimdi."

"Tamam. Hadi gidelim."

"Geçmiş olsun." dedim gitmeden hemen önce. Göz ucuyla Alper'i kontrol ediyordum. O da endişeliydi.

"Sağ ol canım. İyi akşamlar size."

Alper ablası ile birlikte yanımızdan uzaklaşıp gidene kadar arkasından baktım. Onlar endişelendiği için ben de endişelenmiştim fakat bir farkım vardı. Merak ediyordum. Bahsettikleri kişi kimdi?

"Ben de kalkayım artık."

Ben dalıp gitmişken Burçak'ın sesi, beni kendime getiren şey olmuştu. Az daha kafayı Alper'e taksam asıl olayı tamamen unutacaktım. Masanın üzerinden eşyalarını alırken gözünü benden ayırmıyordu. Bu benim için bir mesajdı. Anlaşılan benim ile özel olarak konuşmak istiyordu. Ki bu en büyük hakkıydı.

Eşyalarıma doğru uzanıp aceleyle "Ben de kalkayım." dedim.

"E herkes gidiyor."

Sunanın sesinden burada kalmak istediği belli oluyordu. Dudaklarımı birbirine bastırarak mahcup bir şekilde gülümsedim.

KÜÇÜK ÖĞRETMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin