"Gerçekten gerek yok."
"Olur mu hiç öyle şey? Alper hallediverir şimdi." dedi Selin abla.
Ailecek bana yapılan imalardan sonra en sonunda kalkmaya karar verdiğimde aklıma gelen ilk bahaneyi uydurmuştum. Eve yeni bir kitaplık sipariş etmiştim. Dün geldiği ve kapaklarını henüz monte etmediğimi söylemiştim. Mertoğlu ailesi tarafından yoğun ısrara maruz kalınca ayaklarımı sürüye sürüye benim evin yolunu tutmuştuk. Kapıyı açtığımda Alper'e elimle odayı gösterdim.
"Bu taraftan."
O içeri girerken asık yüzümle evin kapısını ardımızdan kapattım. Ben ondan uzak kalmaya çalıştıkça daha fazla zaman geçirir olmuştuk. Söylediğim odaya girdiğimde Alper'i oturmuş, şarjlı matkapı ile ilgilenirken bulmuştum. Kollarımı bağlayarak onu izlemeye başladım.
"Çok mu kitap okuyorsun?"
"Evet. Hem benim kitaplarım hem de öğrencilerim için hikaye kitapları var."
Matkap çantasını karıştırırken bir yandan göz ucuyla kitaplığı inceledi. "Bunun yeri güzel değil sanki. Sen ne diyorsun?"
Dudaklarımı büzerek etrafı inceledim. "Aslında iyi gibi duruyor. Sen niye beğenmedin ki?"
"Yolu kapatıyor." dedi. Ardından işaret parmağıyla karşı duvarı gösterdi. "Şuraya koysan içerisi daha ferah olur."
"Ne fark eder? Ha burada durmuş, ha orada."
"Çok şey fark eder." deyip matkapı, çantasıyla birlikte yanından uzaklaştırdı. "Yardım et de göstereyim."
Sıkıntıyla bir nefes verdim. Bu tarz şeylere çok üşenirdim. Fakat biliyordum ki Alper bir şeyi kafaya koyduysa yapardı. Daha fazla üstelemek zaman kaybı olurdu.
"İyi, peki."
Alper, kitaplığın büyük bir yükünü kendi üstlenmişti. Henüz kapaklarının bir kısmı monte edilmediğinden normale göre daha hafifti. Bu yüzden daha rahattık. Diğer tarafından da ben tuttuğumda onun direktifleriyle hareket etmeye başladık.
"Sağına dön Nehir."
Dönmeye çalıştım fakat arkamda duvar vardı. "Dönemiyorum."
"Nasıl dönemiyorsun? Kitaplığı sana doğru çevirmeye çalışıyoruz işte!"
Ağırlık taşıdığımız için ikimizin de sesi olduğundan daha kısık çıkıyordu. Söylediklerinden anladığım kadarıyla dönmeye çalıştığımda yine başarısız olmuştum.
"Olmuyor Alper."
"Nasıl olmuyor?"
Kitaplığı daha iyi kavrayabilmek için biraz yaklaştım. Böylelikle tüm vücudumu kullanarak çevirebilirdim. Tam Alper'in istediğini yapabildiğimi düşündüğüm an konuşmaya başladım.
"Oluyor-" Susmak zorunda kaldım. Sol ayağımda hissettiğim acıyla göz kapaklarım irice açıldı. "Ah!" diye bağırdım.
"Ne oldu?" diye panikle seslendi Alper. Yere indirdiği kitaplığı inatla kaldırmamaya devam ediyordu. Oluşturduğumuz gücün fazlası onda olduğu için ben de kitaplığı kaldıramıyordum. Kısacası tüm ağırlık sol ayağımın üzerindeydi.
"Ayağım!"
"Ne?"
Kitaplığı kaldırmadığı süre kısa, benim için upuzun olduğu o arada resmen acımı içime atmıştım. Ayağımın üzerindeki yük kalktığında aniden geri çekilip kendimi odanın boşluğuna attım.
"Alper ayağımı kırdın!" diye bağırıyordum.
"Ayağının orada ne işi vardı?"
"Elinin körü yüzünden! Ah!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
Literatura FemininaCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...