Ayağımın üzerindeki izi saymazsak artık tamamen iyileşmiştim. Tavşan gibi sekerek gezdiğim günler geride kalmıştı. Allah biliyordu ya, ne korkmuştum. Okulun açılmasına az kala başıma böyle bir şey gelmesi çok talihsiz olmuştu. Şansıma, ciddi bir şey değildi de birkaç günde iyileşivermiştim.
Bugünü de sayarsak işe başlamama üç gün kalmıştı. Bu yüzden bazı şeyler için elimi çabuk tutmam gerektiğini fark etmiştim. Burçak'ın iş çıkışına gidip akıl almak istemiştim. Dediğim gibi, eskiden de o benim suç ortağımdı.
"Teşekkür ederiz." dedim tebessüm ederek.
"Afiyet olsun."
Garson kız elinde tepsiye birlikte uzaklaşıp giderken dışarıyı izlemeye kaldığım yerden devam ettim. Sanki pencereye değil de başarılı bir ustanın elinden çıkmış bir şahesere bakıyordum. Havanın da güzel olmasıyla öyle güzel karşılanmıştım ki gözlerimi denizden alamıyordum. Bugün her şey daha mavi, daha parlaktı sanki.
"Çok özlemişim." dedim sesli düşünerek. Ardından karşımda oturan Burçak'a dönüp devam ettim. "İnsan deniz olmayan bir yerde yaşayınca alışıyor ama denizi görünce de çok şey kaybettiğini anlıyor."
"Öyle. Eskişehirden her döndüğümde ben de böyle olurdum. Sayi, sen denizli bir yerden gelmiyor muydun?"
"Hayır. İlçede yaşıyordum."
"Ha, anladım." dedi uzatarak.
Ellerimin arasındaki limonatadan bir yudum aldım. "Ee, nasıldı bakalım Eskişehir günleri?"
Sorduğum soruyla eş zamanlı olarak yüzünde güller açmıştı. "Çok güzeldi. Söyledikleri gibi tam bir öğrenci şehri."
"Hadi ya."
"Tabi şehri güzel yapan içindeki insanlardır da derler. Bu yüzden de seviyor olabilirim."
"Doğru söylüyorsun."
Bir süre ikimiz de susup manzaranın tadını çıkarttık. Sessizliği bozan taraf Burçak oldu. "Alıştın mı bari buralara?"
"Alıştım." dedim hiç düşünmeden. "Zaten kaldığım yerden devam etmiş gibiyim."
Cevabımı duyar duymaz ağzı kulaklarına varmıştı. Boşta kalan elimi tuttu. "İyi ki geri döndün be!"
Burukça gülümsedim. "Aslında buraya gelmeden önce çok düşündüm, çok tereddüt ettim. Ama şimdi iyi ki geri döndüm diyorum."
Duraksadı. "Neden?"
"Çünkü..." Derin bir nefes aldım. "Affedememekten korktum. Eskisi gibi olamazsak diye korktum."
"Affetin mi artık?"
"Dürüst olmak gerekirse hayır."
"Nasıl yani?" Kaşlarını çatmıştı ama gülümseye devam ediyordu. Anlamamasına hak veriyordum. Bu konuda ben bile bazen kendimi anlamıyordum.
"Artık affetmek istediğim için geri döndüm. Burası benim çocukluğum, her şeyim. Sizler de hayatımın bir parçasısınız. Geriye dönüp baktığımda yüzümü düşürecek bir şey kalmasın istedim."
Konuşmamı başlamamdan bitirene kadar geçen sürede Burçak hep aynı şekilde dinlemişti beni. "Ben seni gerçekten anlamıyorum Nehir. Gerçek kimliğini saklıyorsun. Onlar senden özür dilemedikçe nasıl affedeceksin?"
"Haklısın."
"E haklıysam niye böyle yapıyorsun?"
Göz kapaklarımı ağır ağır kapatıp açtım. Ben fark etmeden bakışlarım boş bir yere kayıvermişti. Söylemeye çekindiğim için kendimi susturmak istercesine dudaklarımı birbirine bastırdım. Ama sonsuza kadar böyle kalamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
Genç Kız EdebiyatıCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...