Yüzümü yalayıp geçen ılık rüzgar saçlarımı ağır ağır savuruyordu. Her defasında bundan hiç rahatsız olmuyor, söğüt ağacının dalları gibi rüzgarı kabul ediyordum. Bir elimi çeneme yaslayıp tüm ilgimle masadakilere doğru bakıyordum.
"Ne zamandan beridir tanışıyorsunuz?" diye bir soru attım ortaya.
Herkes rastgele birbirine bakıp mutlulukla eskilere giderken, anlatması için Burçak'ı dürttüm.
"Hadi anlatın."
"Tamam tamam. Anlatıyorum."
Yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirerek dinlemeye başladım.
"Hepimiz aynı mahallede büyüdük. Haliyle kendimizi bildik bileli zaten tanışıyoruz."
"İlla ki samimi olmanızın bir sebebi vardır." diye üsteledim.
"Var tabi. Olmaz mı?" dedi.
Burçak gülümsese de ruhunun bir köşesindeki yaşadığı sonbaharı görmemek elde değildi. Sorduğum soruların cevabını bildiğim için hazırlıklıydım. En azından bu seferlik.
"Mahallenin tekir bir kedisi vardı. Adı Duman."Alper araya girdi. "Hayır, Çilek."
Dudaklarımdaki tebessümü büyütmemek için kendimi zor tuttum. Ben ve Alper ona hep Çilek derdik. Aslında bu ismi ilk ben koymuştum. Mahallenin maskotu olan bu kediyi Alper de çok severdi. Ben ise bu sevgiye katlanamazdım. Çilek'in de Alper'in de en çok beni sevmesini isterdim. Alper'in meyve olan çileğe alerjisi vardı. O çocuk aklımla en sevdiğim arkadaşımın, adı Çilek olan bir kediyi sevmeyeceğini düşünmüştüm.
Kucağıma aldığım kediyi kendime sararak Alper'den uzaklaştırmaya çalışıyordum."Onun adı Çilek olacak."
"Hayır Asel. Ben o şeyi sevmiyorum. Alerjim var."
"Biliyorum zaten akıllım. Bu Çileği de sevme."
"Seveceğim."
Bir hışımla ona dönüp yüzümü kızgınlıkla buruşturdum.
"Sevmeyeceksin dedim. Sadece beni seveceksin."
"Mahallede herkes farklı bir isim takardı. Neyse, konumuz bu değil. Bir gün hayvana araba çarpmıştı. Toplanıp tedavi ettirmiştik. O vesileyle de günden güne samimiyetimiz arttı.""Daha okula bile başlamamıştınız değil mi?"
"Evet Cihangir abi." diye onayladı.
Abim, Alper ve Cihangir abi aynı zamanda okul arkadaşıydılar. Bizden büyük oldukları için kediyi bulduğumuz o saatlerde yanımızda değil, derstelerdi. Burçak, Ayaz ve ben bu vesileyle tanışsak da okul çıkışı onları yanımıza ben çağırmıştım. Yani bu sayede Burçak ve Ayaz; Alper, abim ve Cihangir abi ile tanışmıştı.
Çilek ameliyat olurken biz, veterinerin koltuklarında ayaklarımızı sallandırarak gün boyu beklemiştik. Hepimizin bir araya gelmesi bu şekilde olmuştu. O günden sonra ise hiç ayrılmamıştık. Ta ki abim ve ben bu mahalleden taşınana dek.
"Okuldan eve gelirken bir baktık bizi çağırıyorlar. Ne korkmuştuk ama." dedi Cihangir abi.
Alper "Çilek bize çok şey ifade ederdi. Onu ölü bulduğum gün çocukluğumuz bitmişti sanki." deyince gülen yüzüm yavaş yavaş yerini hüzne bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
ChickLitCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...