Her insanın mantığını kaybettiği anlar olur, saçmalar. Ama bu kadar değil. Ben yalnız mantığımı değil aklımı yitirmiştim resmen. Hangi akla hizmet böyle bir şey söyleyebilirdim ki? Kendi söylediğim şeye ben bile inanamamıştım.
En az Selin abla kadar şaşıran Alper'e yardım dilenircesine baktım. Ama hiç yardımcı olucak gibi görünmüyordu.
Dudağımı bükerek "Alper." diye fısıldadım.
"Ay, inanmıyorum!"
Selin abla kapının önüne bir terlik atıp giydikten sonra ayaklarını sürte sürte yanımıza kadar geldi. Bana öyle bir sıkı sarıldı ki kemiklerimin sağlığı konusunda şüphe etmiştim. Sağa sola doğru sallanırken ellerim havaya kaldırdım.
Alper "Abla sakin mi olsan?" diye bana sahip de çıksa olmadı. Bir süre daha sarılmaya devam etti.
Nihayet geri çekildiğinde bu sefer de Alper'i darlamaya başladı. Gülen yüzü ile kardeşinin yanaklarını tutup çekiştirdi.
"Ay müstakbel eşine kıyamazmış mı bu?"
"Abla seviyor musun dövüyor musun? Yeter ama!" diyerek geri çekildi.
"Aranızı yapayım diye kırk takla attım. Siz ne ara sevgili oldunuz bakayım?"
Ne dediğimiz umrunda bile değildi. Sadece ve sadece ilgisi olduğu soruların cevapları ile ilgileniyordu. Biz ise onu garipseyen bakışlarımız ile acıyan yerlerimizi ovuyorduk.
"Söylesenize." diyerek üsteledi hatta.
Alper'i tanıdığım üzere yalan konusunda iyi olmadığı için bana bakarak bir şeyler uydurmamı bekledi. İçten bir şekilde ofladım. Tam ağzımı açıp bir şeyler geveleyecekken susmak zorunda kaldım. Çünkü Selin abla çığlık çığlığa bir şeyler söylemeye başlamıştı.
"Akın!"
Alper de ben de öne atıldık. Selin ablayı tuttuk. Bu yaptığımız iyiye değil daha kötüye sebep oldu. Daha çok tepki vermeye başladı. Bir bana bir de üst kattaki merdivenlerde duran abimi işaret etti.
"Akın. Akın Asel'in abisi! Nehir sen! Yoksa sen-"
Alper elini ablasının dudaklarına koyup onu susturdu. İki kişi, hatta yardıma gelen Burçak ile birlikte üç kişi galip gelip konuşmasını ve hareket etmesini engelledik. Geriye sadece boğuk çığlıklar kalmıştı. Selin abla gözlerini sonuna kadar açmış bana bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Tabi Alper'in eli yüzünden hiçbir şey duyamıyorduk.
"Şşt!" dedim endişeli yüzüm ile. "Abla vallahi açıklayacağım. Lütfen sus."
O sırada abim de rahat durmadı. Yukarıdan duyduğum adım sesleri ile hemen dikkatimi çekmişti. Bıkkın bir ifade ile yanımıza geliyordu.
"Abi ne olur, bari sen yapma! Gelme buraya. Yukarıda kal."
"Öğrenen öğrendi. Saklanmaya ne gerek var?"
"Saçmalama! Yukarı çık dedim!" diye fısıldayarak bağırdım.
Hepimizin dikkati dağıldı. Ne olduğunu anlayamadık. Abim ve yengem yanımıza gelirken Selin abla dudaklarını Alper'in elinden kurtardı. Bas bas bağırmaya başladı.
"Sen Aselsin! Vallahi de Aselsin! Niye-"
Alper acele ile elini tekrar ablasının dudaklarına kapattı. Ama olan olmuştu tabi. Tüm bina böyle bir gürültüyü çoktan duymuştu. Yine de umudumuzu kaybetmeyip Mertoğlu ailesinin evinden uzaklaşmaya çalıştık. Fakat iş merdivenlere gelince zorlaştı, Gülcan teyzenin sesi duyulunca da imkansızlaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK ÖĞRETMEN
ChickLitCivciv, yıllar sonra doğup büyüdüğü mahalleye öğretmen olarak atanır. Ama kimse onun kim olduğunu bilmez. O, artık Küçük Öğretmen'dir. Yıllar geçse de üstünden, kızımızın huyu aynıdır. Mahalleye bir oyun oynar. Bakalım Küçük Öğretmen, herkesi ne kad...