3

823 76 34
                                    

Henüz babamın ölümünün şokunu bile atlatamadan yemin törenim için provalara başlamıştım. Kraliyetle ilgili acımasız olan birçok şeyden biri de buydu. Herkes için hayat önünde sonunda devam ederdi ama bizim için oturup üzülmek için bile birkaç dakika yoktu.

Ailemiz tarafından yıllardır kullanılan yemin metnini defalarca kez okudum. Metin elbette bir kraliçeye uygun şekilde yeniden düzenlenmişti. Ailemizde birkaç kuşak büyük büyükannem dışında kralla evli olduğu için değil de kralın kızı olduğu için kraliçe ünvanını alan yani "hüküm süren kraliçe" olacak olan tek kişi bendim.

Eminim babam şu anda her neredeyse orada bile bu durumla ilgili hayıflanmaya devam ediyordu. Annem beni doğrurken öldüğü için kraliyete başka bir çocuk verme şansı olmamıştı. Belki de babam bu yüzden beni hiçbir zaman sevmemişti.

Her ne kadar konumum itibari ile ülkenin yönetiminde aktif bir rol oynayacak olsam da babamın benim için planı bu değildi. Dennis denilen adamla evlendiğimde kraliçelik benim için sadece onursal bir ünvana dönüşecekti. Bunu düşünmek bile sinirlerimi bozuyordu.

Babamın öldüğü haberi krallıklar arasında yayılır yayılmaz ziyaretçiler ve elçiler çoğalmıştı. Saray'ın sadık yardımcılarından olan Bay Yoon da Dennis'in yemin töreninde burada olacağını haber vermişti. Görünüşe göre bu adam hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.

Jisoo'dan onun hüküm sürdüğü krallığın bizim krallığımız açısından stratejik önemini defalarca dinledim, sanki bunları beni ikna etmek için anlatıyordu. Onunla evlenmemin son derece önemli olduğunu o da bana sürekli vurguluyordu. İlk defa o zaman sarayda yalnız olduğumu hissettim.

Yemin törenim için altın işlemeli bir pelerin ve gösterişli beyaz bir elbise giymem uygun görülmüştü. Jisoo saçlarıma bir kez daha şekil verirken her zamanki gibi kulağıma fısıldadı.
"İyi görünüyorsun, iyi olacaksın."

İsteksizce gülümsedim. Diğer zamanların aksine bu sefer iyi olacağımdan pek de emin değildim. Benim kadar genç yaşta bunu yapan kaç kişi olduğunu merak ettim. Jisoo'nun dediğine göre bu sayı azımsanamayacak kadar fazlaydı yani korkmam gereken bir şey yoktu. Ama yaşadığım süre boyunca babamın benimle ilgili yazdığı korku senaryosu her zaman biraz özgüvensiz olmama yol açmıştı.

Benim gibi sorumsuz biri asla bir krallığa hükmedemezdi.

Ağır pelerin omzuma bırakılırken kapı çalındı. Görevlilerden biri saygıyla eğilerek içeri girdikten sonra gelen kişiyi ilan etti.
"Kral Dennis kapıda majesteleri."

Öfkeyle kaşlarımı çatarak hafif azarlar bir tonda cevap verdim.
"Kral yemin törenine kadar bekleyememiş mi?"

Bunu söyler söylemez Jisoo'nun dirseğini kolumda hissettim. İlk günümden böyle davranırsam babamı haklı çıkaracaktım. Her ne kadar içimden gelmese de kibar bir şekilde kralı içeri buyur ettim.

İçeriye benim yaşlarımda belki benden birkaç yaş büyük birinin gireceğini düşünerek büyük bir yanılgıya kapılmıştım. Kraliyetlerde bu tarz yaş farkları pek önemli olmasa da genç kral diye bahsettikleri adamın benden en az on yaş büyük olduğunu kestirebildim. Daha şimdiden durum benim için korkunç hale gelmeye başlamıştı.

Üstelik soylu ünvanına rağmen bu adam beni açıkça süzmekte sakınca görmüyordu. Gözlerimiz buluştuğunda sevimsiz şekilde gülümseyerek elimi öpmek için eğildi.
"Kraliçem..."

Gergin şekilde boğazımı temizleyerek cevapladım.
"Kral Dennis."

"Sizinle tanışmak ne büyük bir gurur. Genç enerjinizle kraliyete çok şey katacağınızdan eminim."
Bu cümleyi söylerken hala beni boydan boya süzüyordu.

İğrenmiş bir ifadeyle başımı salladım. Duygularımı yansıtmamaya çalışıyordum ama bu adama karşı olumsuz duygularımı alelen ortaya koysam bile eminim onun için sorun olmazdı. Bu evliliğe çok ihtiyacı vardı çünkü krallığı batmak üzereydi.

Babamın anlaşması da buydu işte, krallığımız ona altınlar vaat edecekti o da lütfedip krallığı yönetecekti.

"Hediyenizi törenden önce vermek isterim."

İfadesiz şekilde yüzüne baktığımda arkasını dönerek omzunun üstünden birine seslendi.
"Lalisa, hediye!"

Görevli olduğunu düşündüğüm bu kişiye seslenişi bile ne kadar berbat ve kaba biri olduğunu ortaya koymaya yetiyordu. Bıkkınlıkla hediyenin gelmesini bekledim. Ne olduğunu merak bile etmiyordum.

Saniyeler sonra kapıda elinde işlemeli bir ahşap kutuyla genç bir kız belirdi. Başını saygıyla aşağı eğmiş olduğu için yüzünü görmek mümkün değildi.

Kral gözleriyle hediyeyi takdim etmesini işaret edince korkak şekilde yüzünü kaldırdı.

Başta dikkat etmediğim bu kız adım adım bana yaklaştığında elektrik çarpmışa dönmüştüm. Porselen bir bebeği andıran büyük koyu renkli gözleri, narin teni, kalın ve muntazam dudaklarıyla odada bir ışık huzmesi gibi süzülüyordu. Bu, kesinlikle dünyanın en güzel yüzü olmalıydı.

Queen's Wish |jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin