Lalisa'nın beni tarif ettiği notu göğsüme bastırarak kendimi yatağıma bıraktım. Saraya dönene kadar kaç kez tekrar tekrar okuduğumu hatırlamıyordum bile. Bu eski kağıt parçası şu anda dünyadaki tüm hazinelerden daha değerliydi benim için. Gözlerimi kapamadan önce bir kez daha yüzümde şapşal bir gülümsemeyle okuduktan sonra komodinin üzerindeki mumu söndürüp notu yastığımın altına koydum.
Karanlık odada, o muhteşem notun yarattığı duygusal bir sıcaklıkla uykuya daldım. Rüyalarımda, Lalisa'nın gülümsediği ve beni "siz" demeden çağırdığı anları tekrar yaşadım. Bu kutsal andan sonra aramızdaki bağın daha da güçlendiğini hissediyordum.
Sabah gördüğüm ilk yüzün Dennis olması moralimi bozmuştu. Kollarını bağlamış şekilde yatağımın başında dikilmiş, uyanmamı beklemişti. Gözlerimi açınca samimiyetsiz bir gülüşle şakalaşır gibi konuştu. "Bir an uyanmayacağınızı sandım kraliçem," dedi, sesinde ince bir alay vardı. Her zaman olduğu gibi, otoritesini ve gücünü kullanarak benden üstün olduğunu göstermeye çalışıyordu.
Sabah rahatsız edici bir başlangıç olmuştu ve bu, günün geri kalanının da benim için kolay olmayacağını gösteriyordu. Dennis'in beni kontrol etme ve üzerime çıkma isteği, sarayın içindeki gerilimi daha da artırıyordu. Ancak içimdeki sıcaklık ve umut, Lalisa ile paylaştığım anılar sayesinde hala canlıydı ve bu, Dennis'in baskısına karşı koymama yardımcı oluyordu.
Bozuntuya vermeden aptal "şakasına" güler gibi yaptım. "Dün çok yorulmuşum Kral Dennis, üzgünüm." Dennis, kibar tavrımdan cesaret almış gibi daha da üste çıkmaya çalıştı. "Sorun değil kraliçem, kralınız sarayın çetrefilli işleriyle uğraşırken siz elbette uyuyacaksınız," dedi, sesindeki alayı gizlemeye çalışarak.
Meydan okumasını kabul ettim ve fazla ileri gitmemeye çalışarak iğnelemesine karşılık vermeye karar verdim. "Çetrefilli işlerde bana söz hakkı verilseydi eğer, bu işleri kesinlikle size bırakmazdım Kral Dennis," dedim, gülümsemem hafifçe sarkastikti.
Dennis, bu sözlerden oldukça rahatsız olmuş olmalıydı, ancak çatışma çıkarmamak için konuyu hızla değiştirdi. "Elbette, kraliçem," dedi, ardından konuyu Lalisa'ya çekti.
"Binicilik dersleriniz nasıl gidiyor? Sizinle ormanda baş başa gezmek için sabırsızlanıyorum."
"İyi gidiyor."
"Ne kadar iyi gittiğine bu akşam kendim karar vermek istiyorum, uzun zamandır bu dersleri alıyorsunuz artık tek başınıza at binecek seviyeye gelmiş olmalısınız. Eğer gelmediyseniz, Lalisa'yı eve gönderme vaktim gelmiş demektir."
"Nasıl yani?"
"Bu akşam benimle bir gezintiye çıkmanızı rica ediyorum sizden. Ne kadar yol kat ettiğinizi görmek için..."
Onunla yalnız başıma bir dakika bile geçirmek istemiyordum. Bu teklifi sunması bile damarlarımda akan kanın öfkeyle kaynamasına sebep olmuştu.
"Üstü kapalı imalarınızdan ve gizli planlarınızdan bıktım Kral Dennis. Eğer yine beni tehdit edeceğiniz bir gezintiye çıkmak istiyorsanız bu konuşmayı hemen burada yapalım derim, atları bunun için yormamıza gerek yok."
Şaşkın şekilde kaşlarını havaya kaldırdı.
"Eşimle vakit geçirmek istememin nesi yanlış? Böyle düşünmeniz beni derinden yaraladı kraliçem."
Gözlerimdeki öfke hala sönmemişti ve ona karşı duyduğum güvensizlik beni sıkıştırıyordu. "En son benimle vakit geçirmek istediğinizde kendimi gerçekleştirmek istemediğim bir evlilik töreninin ortasında bulmuştum. Takdir edersiniz ki bana pek de güven vermiyorsunuz."
Dennis, sözlerimi düşünceli bir şekilde dinledi, yüzünde bir miktar pişmanlık beliriyor gibi görünüyordu. Ancak hala tam olarak ne düşündüğünü anlamak zordu. "Kraliçem, sizi kaybetmek istemiyorum. Sizi daha iyi tanımak, sizinle daha fazla vakit geçirmek istiyorum."
Bir anda yatağıma oturup ellerimi tutmaya çalıştığında şaşkınlığımı gizleyemedim. Ellerimi hızla çektiğimde, yüzündeki ifade öfkeye dönmeye başlamıştı. "Beğenin ya da beğenmeyin, benimle evlisiniz ve biliyorsunuz ki kraliyette boşanma diye bir şey yoktur," diye sertçe konuştu. "Beni isteseniz de istemeseniz de sevmek zorunda kalacaksınız. Beni sevmeyi öğrenmek zorunda kalacaksınız ve biz ölene kadar beraber olacağız. Aklınızdan başka bir ihtimali geçirmeyin bile!"
"Size bir dostluktan fazlasını vaat edemem, Kral Dennis," dedim onu sakinleştirmeye çalışarak. "Bu dostluk, bu anlamsız evliliği sürdürmek için dilerim yeterli olur."
Dennis öfkeyle gözlerimi delip geçer gibi bakarken, sert bir sesle sordu: "Aşığınızda bulup da bende bulamadığınız şey ne?"
Bu soru karşısında bir an duraksadım. Gerçek hislerimi ifşa etmek istemiyordum, ama aynı zamanda Dennis'e de dürüst olmalıydım. "Kral Dennis, sizinle evlenmek zorunda bırakıldım," dedim sakin bir sesle. "Bu evlilik krallığımızın çıkarları için yapıldı. Benim için bu sadece bir görev, bir sorumluluk. Aşkı bu evlilikte aramıyorum."
Dennis'in ifadesi bir karış havada kalmış gibiydi. Bir süre sessiz kaldıktan sonra şöyle dedi: "Belki de zamanla düşünceleriniz değişir, kraliçem."
Sanki bana aşıkmış gibi davranması ve önümde gerçekten üzülüyormuş gibi şekilden şekile girmesi beni çileden çıkarıyordu ama sırf daha fazla konuşmamak için sessizliğimi korudum. Kelimeleriyle beni sarayın içinde bir tutsak gibi hissettiren bu adamla nasıl başa çıkabileceğimi düşünerek sessizce başımı salladım.
Bu tatsız ve gereksiz diyalog sonrası kalbim adeta Lalisa'nın ismini haykırıyordu. Dennis'in her sözü, her bakışı beni daha da zehirlemişti ve Lalisa'nın yüzü, onun gülümsemesi tek panzehirimdi. Sarayın bu soğuk duvarları arasında sıkışıp kalmış gibi hissettiğimde, Lalisa'nın yanında bulduğum sıcaklık ve samimiyet beni hayatta tutuyordu. Artık onunla daha fazla vakit geçirmenin, bu sarayın soğukluğunu hafifleteceğine inanıyordum. Her ne pahasına olursa olsun, Lalisa'ya yakın olmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Queen's Wish |jenlisa
FanfictionBir krallığa hükmetmeye hazırlanan Jennie henüz kendi kalbine bile hükmedemediğini fark etmişti.