Lalisa'yla yaşadığım o anlardan sonra Dennis'in az olsa suyuna gitmeye karar verdim. Bunu hem kendim için hem de halkla ilgili kararlarında bir değişikliğe sebep olabilmek için yapıyordum. Ona normalde davrandığımdan çok daha kibar davranıyor, zoraki de olsa gülümsüyordum. Bu çabalarım meyvesini çabucak vermişti. Artık bir koruma gibi peşimde dolaşmıyor, Lalisa'yla yalnız geçirdiğim zamanlara karışmıyordu.
Hatta garip şekilde arkadaşlığımızdan memnun olduğunu bile söylemişti. Belki de tavırlarımı yumuşatınca ikimizle ilgili kozu kenara bırakmaya karar vermişti.
Toplantılara giriyor, kararlara elimden geldiğince müdahale ediyor ve yumuşatıyordum. Yönetimde söz sahibi olan diğer kişiler de artık benim kararlarımı makul bulmaya başlıyordu, hatta zaman zaman toplantılarda Dennis'i gölgede bırakıyordum.
Sonbahara doğru vergileri az da olsa düşürmeyi başarmıştım. Çarşıdaki durum da bunun bir başarı sağladığını açıkça gösteriyordu. Zamanla daha da makul seviyelere indirecektim nasılsa, ama bu küçük gelişme bile şu anlık önemliydi.
Yönetimle ilgili işlerle uğraşmadığım her an Lalisa'yla beraberdim. Birlikte at sürüyor, dikiş dikiyor, gülüşüyor ve kendi tarzımızda iletişim kuruyorduk. Kimseye zararımız yoktu ama her zaman konuşacak bir şeyleri olan insanlar bulunabiliyordu. Bu sefer bu kişi Dennis değil de Bay Yoon olmuştu.
At binmeden döndüğüm bir gün beni bahçenin ortasında yakaladı ve saygılı şekilde selamladıktan sonra konuşmaya başladı.
"Yeni arkadaşınızla aranız iyi gibi gözüküyor kraliçem."
"Evet," dedim gülümseyerek konunun içinde Lalisa'nın olması her zaman gülümsememe sebep oluyordu.
"Ancak sınırlarınızı bilmenizi öneririm. Siz bir kraliçesiniz oysa bir esir. Bu tür bir arkadaşlık hoş görülmez. Daha denginiz bir arkadaş bulmalısınız."
Öfkeyle yüzüne baktım. Konuşan sanki o değil de babamdı. O da her zaman böyle aptalca şeylere takılırdı. Bay Yoon'un da böyle düşünmesi normaldi çünkü yıllarca babamın sağ kolu olmuştu.
"Kimlerle arkadaş olacağımı kendim seçebilirim Bay Yoon. Benim için karşıdaki kişinin statüsü değil kalbi önemlidir. Lalisa'yı soylu biri yapan şey sahip olduğu unvan değil içindeki ruh."
"Ona ne şüphe, eminim çok iyi biridir. Yoksa sevgili kralımız da onu burada tutmazdı zaten..."
Sözlerine ciddi bir ifadeyle devam etti.
"Ancak esirler zamanla hangi seviyeye yükselirse yükselsin her zaman içlerinde bir isyankarı barındırırlar. Kralımız ona ihanet etmeyecek kadar güvenilir biri olduğunu düşünüyor olmalı, bundan bir şüphem yok. Ne yazık ki kraliyette işler böyle ilerlemez. Kraliçenin çevresi soylu hanımefendi ve beylerden oluşmalıdır. Bunu çok iyi biliyorsunuz."
"Biliyorum," dedim sesimdeki öfkeyi gizlemeye çalışmadan.
"Ancak siz de artık baskı altında tutabileceğiniz küçük bir kız olmadığımı bilmelisiniz."
Sözlerime bozulduğu yüzünden belli oluyordu. Daha fazla bir şey demesine izin vermeden onu samimiyetsiz şekilde selamladıktan sonra saraya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Her şeyin yoluna girdiğini hissettiğim bir zamanda böyle küçük tatsızlıkların keyfimi bozmasına izin vermeye niyetim yoktu. Nihayet toparlanıyordum ve kimsenin beni yok saymasına veya kararlarımı sorgulamasına izin vermeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Queen's Wish |jenlisa
FanfictionBir krallığa hükmetmeye hazırlanan Jennie henüz kendi kalbine bile hükmedemediğini fark etmişti.