22

488 42 10
                                        

"Dennis!" dedim fırtına gibi içeri girerken. 

Kendisi gibi burnu havada birkaç saraylıyla çalışma odasında sevimsiz bir sohbetin ortasında yakalamıştım onu. 

Cüretkar girişim onu belli ki şaşkınlığa uğratmıştı. Korkmuş halde ayağa kalkarken sorgulayıcı bir ifadeyle yüzüme baktı. 

"Kraliçem?"

Ellerimi çalışma masasına dayayarak tam karşısında durdum.

"Ne halt ettiğini sanıyorsun sen?"

Kendisi kadar korkmuş gözüken adamlara baktı. 

"Ben...ne dediğinizi anlayamadım."

Masaya koyduğu köstekli altın saati elime alarak parçalamak istercesine sıktım. 

"Bu lanet saatten bile daha küçük bir parça ekmek için küçücük çocuklar yerlere yığılıyor."

"Ne diyorsunuz?"

"Vergileri bu kadar yüksek tutmakla ne elde etmeyi planlıyorsun?!"

Bir anda yüzündeki gergin ifade gevşedi. 

"Ah, demek konu buydu. Şimdi anlaşıldı."

Sorgular şekilde yüzüne baktım, bir anda neden böyle sakinleştiğini anlamamıştım. 

"Demek birbirimize hesap soruyoruz kraliçem, doğru mu anlıyorum?"

"Ben" diye vurguladım. "Ben sana hesap soruyorum."

Rahat bir tavırla çekmecesini açtı ve içinden bir kağıt çıkarıp gözümün önünde salladı. 

"Ben de size sorayım o halde. Bu işler karşılıklı olur."

Öfkeyle elindeki kağıdı çekiştirerek aldım. 

"Bu ne?"

"Eminim ezbere bildiğiniz bir şeydir ama yine de okuyun lütfen" artık yüzünde alaycı ve kendinden emin bir gülümseme vardı ve bu sinirlerimi alt üst ediyordu. 

Katlanmış kağıdı sabırsız şekilde açtım ve güzel el yazısını görür görmez başımdan adeta kaynar sular boşladı.

"Saçlarınız abanoz ağaçları kadar siyah ve güzel, teniniz ise geceleri balkondan gördüğüm ay ışığında yıkanmış gibi. Kraliçe olmak güzelliğinizi ödüllendirmek için başınıza gelmiş olmalı... Başınıza taktığınız o taç ise güzelliğinizin tacı." 

Lalisa'nın notunu bulmuştu. Lanet olası.

"Bu..."

"Sevgilinizden bir not, ne kadar da dokunaklı ve romantik. Sizi de oldukça iyi betimlemiş. Kıskandım doğrusu."

Etrafındaki adamlara bakıp kendinden emin şekilde gülmeye başladı, resmen benimle dalga geçiyordu. 

"Bunu tüm bu insanların karşısında yapmak zorunda mıydın?"

"Yabancı değiller ki kraliçem, hepsi yönetimde söz sahibi olan saygın dostlarımız. Kraliçelerinin dürüst biri olmadığını ve krallarını aldattığını bilmeliler değil mi? Bilmeliler ki kimin tarafında olmaları gerektiğine doğru karar verebilsinler."

Dennis'in iğneleyici sözleri ve gösterdiği not karşısında öfke ve utanç iç içe karışmıştı. Kendi yeteneksizliğimi, halkıma yardım etme konusundaki kararlılığımı sorgulamamak için zorlukla kendimi tutuyordum. Onun alaycı gülümsemesine ve kendinden emin tavırlarına rağmen, bu mücadeleden vazgeçmeyecektim.

Gözlerimi sıkıca kapatıp derin bir nefes aldım. Ardından Dennis'e soğuk bir bakışla baktım. 

"Duygularımı ve kararlılığımı halkım için kullanacağımı bilmelisin."

Dennis gülümsemesini sürdürdü, ancak bu sefer daha dikkatli bir şekilde sözlerini seçti. "Kraliçem, sizinle işbirliği yapmaktan mutluluk duyarım. Siz neyi doğru buluyorsanız, ben de onun arkasında dururum."

Sırtını çalışma masasına dayayarak aramızdaki mesafeyi kapattı. 

"Ancak," diye ekledi. "İsteklerinizin benimkilerle çatışmaması gerekiyor."

Sessiz kalınca konuşmaya devam etti. 

"Bana güvenin, ben doğru olanın ne olduğunu biliyorum. Siz ise gereksiz derece duygusalsınız. Kraliyet böyle yönetilir. Eğer bu konuyu burada kapatıp bir daha gündeme getirmezseniz, bu notu hemen şimdi şuradaki şöminede yakarım ve dostlarım da tüm konuşulanları anında unutur. Değil mi beyler?"

Orta yaşlı üç adam da başını salladı. 

Rengim atmıştı ve cevap veremiyordum, başta halkımı sonrasında ise Lalisa'yı ve kendimi düşünmem gerekiyordu. Bu zayıf anımdan yararlanarak kulağıma eğildi ve otoriter bir sesle fısıldadı. 

"Ve bir daha sakın...sakın beni azarlamaya kalkma."




Queen's Wish |jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin