Önümde uzanan kalabalığın ucu bucağı yok gibiydi. Bu insan selinin hangi noktada bittiğini merak ettim ama daha fazla bakarsam heyecandan tek kelime edemeyeceğimi bildiğim için başımı tekrar elimdeki parşömene eğdim.
Sözleri ezberden okumam gerekiyordu ve her cümleyi bildiğimden emin olmalıydım. Boğazımı temizleyip mırıldanmaya başladığımda Jisoo'nun elini sırtımda hissettim.
"Hazır mısın?"Hızla ona döndüm ve küçük bir çocuk gibi dudak büzdüm.
"Jisoo bu düşündüğümden çok daha stresli."Jisoo anlayışlı şekilde gülümsedi ve sırtımı sıvazladı.
"Elbette stresli, hayatında ilk defa kraliçe oluyorsun."Söylediği şeyle kıkırdarken gözlerim Dennis'in sinsi bakışlarıyla karşılaştı. İrkilmiş gibi önüme döndükten sonra tekrar onun olduğu yere döndüm. Lalisa gelmiş miydi acaba?
O sırada tüm resmi işlerden sorumlu saray görevlisi Bay Yoon yanıma yaklaşarak sessizce konuştu.
"Majesteleri, tüm hazırlıklar tamamlandı. Başlamak için emrinizi bekliyoruz."Arkama dönüp güven vermesi Jisoo'nun ellerini sıkıca tuttuktan sonra görevliye dönüp başımı salladım.
Bay Yoon onayımla beraber benim hazırlandığım bölmeden çıkıp yemini yapacağım yere, sarayın geniş merdivenlerinin başına çıktı ve yüksek sesle konuştu. Yüksek sesine rağmen sesinin en arkalara ulaşamayacağı kadar büyük bir kalabalık vardı. Ailemizde ilk defa yemin törenine halktan insanlar kabul ediliyordu ve bu benim fikrimdi. Liderlik edeceğim insanlara hitap etmiyorsam yemin etmenin ne anlamı vardı ki?
"Saygıdeğer konuklar, bu anlamlı günün onurunu yaşadığımız için hepinize hoş geldiniz diyor ve büyük bir heyecanla sizleri burada ağırlıyoruz. Bugün, gözlerimizin önünde bir tarih yazılıyor ve bir kraliçe tahta çıkıyor. Bugün, bizlerin sevgi ve saygıyla adlandırdığı kraliçemiz Jennie'nin tahtına oturduğunu görmek için buradayız. O, krallığımızın yüce simgesi olacak, adaleti ve halkımızın refahını temsil edecektir. Kraliçemize büyük bir coşkuyla hoş geldiniz diyor, onun liderliği altında krallığımızın büyümesini ve güçlenmesini diliyorum."
Sözlerin bitmesiyle kopan alkış fırtınası neredeyse kulakları sağır edecek düzeydeydi. Pelerinime takılıp düşmeyeceğimi umarak sembolik tahtın olduğu yere doğru ilerledim. Gerçek taht elbette taht odasındaydı. Stresle yutkunurken tahtın önüne geçip elimle karşımdaki insanları, insanlarımı selamladıktan sonra onları bir kez de eğilerek selamladım. Bu sanırım yapmamam gereken bir şeydi ama o anlık doğru gözükmüştü.
Başımı kaldırdığımda bana bakan yüzleri kısaca inceledim. Biraz şaşkınlık ve çokça şüphe içeren yüzlerdi. Onlara hak veriyordum. Babam sorumluluk alma açısından iyi bir kral olsa da pek merhametli olduğu söylenemezdi. Karşımdaki insanlar da yüzüme bakarak bunu ölçmeye çalışıyor gibiydiler. Acaba babam gibi merhametsiz ve despot mu olacaktım yoksa bambaşka bir lider mi? Bunu ben de bilmiyordum ama babamın en azından kötü yönlerine benzememek için ekstra özen gösterecektim.
Bay Yoon beni selamlayıp saygıyla eğilerek geriye doğru adımladığında yemin konuşmasını yapmamın zamanı gelmişti. Her ihtimale karşı parşömen elime sıkıştırılmıştı ama ona ihtiyaç duymayacağımı umuyordum. Uyanık olduğum hemen tüm saatlerde baştan sona kadar defalarca okuduğum bu yazıyı artık ezberlemiş olmam gerekirdi.
Trompetler çalındı ve halkın ilgisi sanki çoktan üzerimde değilmiş gibi gözler iyice bana sabitlendi.
Yutkunarak cümleleri kafamda toparlamaya çalıştım. Söyleyeceklerimi hatırlamanın yanında sesimin gür çıktığından da emin olmam gerekiyordu.
"Ben, Jennie bu kutsal günde tahtıma otururken, halkımın huzurunda büyük bir yemin ederim..."
Duraksadım. Sözleri hatırlamıyor değildim ama karşımda gördüğüm insanların yüzündeki kırık umut içimi acıtıyordu. Babam bu insanlarda derin yaralar açmıştı ve her şeyin düzeleceğine dair olan inançlarını köreltmişti.Konuşmanın ne kadar saçma şekilde yazılmış olduğunu fark ettim. Şimdi devam edersem dakikalar boyunca ailemin zenginliğinden, soyluluğundan ve onları onurlandırmaya çalışacağımdan bahsedecektim. Bu insanların bununla ne ilgisi vardı ki?
Parşömeni açtım ve bu hiçbir şey ifade etmeyen cümleleri bir kez daha okudum.
Daha sonra yapmamam gereken bir şeyi yaptım. Parşömeni tekrar sarıp görevlilerden birine uzattım. Yemin konuşmasını doğaçlama yapacak ve gerçekten önemli olan şeyleri söyleyecektim, karşımdaki insanlar bunu hak ediyordu.
Sözleri tekrar toparladım ve baştan başladım.
"Ben, Jennie, bu kutsal günde tahtıma otururken halkımın huzurunda büyük bir yemin ederim.
Kutsal Adaletin koruyucusu ve halkımın lideri olarak, bu krallığın tahtında oturduğum sürece şu yeminleri tutacağım: Sadakatimle ve içtenlikle halkımın refahını sağlayacağım. Halkımın ihtiyaçlarına kulak verecek, onları koruyacak ve destekleyeceğim. Adaleti titizlikle yerine getirerek, haksızlıklara karşı savaşacağım.Sınırlarımızı savunacak, düşmanlarımızla savaşacağım ve halkımı güvende tutmak için her türlü çabayı sarf edeceğim. Cesaretim ve savaşçı ruhumla, düşmanlarımıza karşı mücadele edecek ve krallığımızı koruyacağım.
Krallığımızın kültürel mirasını koruyacak ve geliştireceğim. Eğitimi önemseyecek, bilgelik ve bilginin ışığında yeni nesilleri yetiştireceğim. Krallığımızın kültürel değerlerini yaşatacak ve sanatın gücünü halkımızla paylaşacağım. Tanrı'nın lütfuyla sağlığı koruyacak ve halkımın refahını artırmak için gerekli önlemleri alacağım. Şifacıların bilgeliğine başvuracak, halkımın sağlık sorunlarına çözümler bulacak ve hastalıklarla mücadele edeceğim.Doğanın güzelliklerine saygı gösterecek ve onu koruma sorumluluğunu taşıyacağım. Ormanları, nehirleri ve toprakları kutsal varlıklar olarak kabul edeceğim.Son olarak, halkımın huzuru ve mutluluğu için çalışacak, onları dinleyecek ve temsil edeceğim. Onlara sevgi ve merhametle yaklaşacak, halkımı bir araya getirecek ve dayanışmayı teşvik edeceğim. Halkımla birlikte, bu kutsal görevi yerine getirmek için var gücümle çalışacağım.
İşte bu yemini, ruhumun derinliklerinden gelen sadakat ve kararlılıkla ediyorum. Bu kutsal görevi yerine getirirken, tahtımda onurla oturacağım."Sözcükler ağzımdan o kadar doğal şekilde dökülmüştü ki kendimi durdurmaya ben bile fırsat bulamamıştım. Kalabalığın tepkisini ölçmek için başımı kaldırdığımda keskin bir sessizlikle karşılaştım. Herkes şaşkınlıkla birbirine bakıyor ve duydukları şeylerin gerçekliğini tartmaya çalışıyor gibiydi.
Birkaç saniyeliğine gerçekten yanlış bir şey yaptığımı düşündüm. Ta ki kalabalıktan bir yumruk havaya kalkıp sevinçle ilan edene kadar:
"Kraliçe Jennie çok yaşa!"Şaşkınlıkla gülümsedim. Bu coşkulu tezahürat bir dalga gibi hızlıca yayılmıştı ve artık büyük bir sese dönüşmüştü.
Üzerime çeşit çeşit renklerde çiçekler atılırken kalabalığın altında eşsiz gülümsemesiyle Lalisa'yı da gördüğümde her şeyin tamam olduğunu hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Queen's Wish |jenlisa
FanfictionBir krallığa hükmetmeye hazırlanan Jennie henüz kendi kalbine bile hükmedemediğini fark etmişti.