Sarayın bahçesinde bulunan geniş meydandaki kalabalık hayatımda gördüğüm tüm kalabalıklarla rekabet edecek düzeydeydi ve buna taç giyme törenim de dahildi.
Meydanda yükselen bir platformda bir kütük ve Dennis'i bekleyen bir cellat boy gösteriyordu. Kanım çekilmişti, Dennis'in hain olduğunda doğruluk payı vardı ama oyuna getirildiği de açıktı.
Lalisa solgun bir yüzle adımlarıma yetişmeye çalışıyordu. "Nereye geldik böyle?" der gibi bir ifade vardı yüzünden. Kalabalıktan sıyrılıp öne çıkmaya çalışırken elimi yakaladı.
"Jennie korkuyorum."Elini sıktım ve gülümsedim. Söyleyebilecek bir şey bulamamıştım o anda, gülümsememin yeterli olacağını umdum. Ellerimi omuzlarına koyup onu olduğu yere sabitledim ve kalabalığı aşarak öne çıktım.
Geldiğimi görmeyen Yoon gururlu bir şekilde ellerini arkasında bağlamış kalabalığı izliyordu. Yüzünde kötücül bir gülümseme vardı. Bulunduğu yerden beni görmesi mümkün değildi bu yüzden bu acınası zafer gösterisini bir süre daha sürdürmesi mümkün olacaktı.
Olan biteni anlamak için bir süre hareketsizce durdum. Adım atacağım sırada Yoon konuşmaya başladı.
"Bir hainin infaz günü en az bir düğün günü kadar şereflidir. Buraya gelip bu onurlu ana şahit olan herkese teşekkür etmek istiyorum."Kalabalıktan övgü dolu çığlıklar yükseliyordu. Herkesi etkisi altına almayı başarmıştı.
"Bu hainin yakalanmasında payım olduğu için kendimle gurur duymadan edemiyorum. Karşımda duran bu değerli toplulukla ilgili en küçük bir kötü niyet barındıran kişiyi bulup cehennemin çukurlarına gömmek benim için bir gururdur."Boğazını temizledi, sesini duyurmak için fazla bağırması gerekmişti. O boğazını temizlerken iki iri yarı adam Dennis'i yaka paça meydana getirmişti. Dennis gelir gelmez halk yuhalamaya ve onun bulunduğu yere bir şeyler fırlatmaya başladı.
Yoon sözlerine Dennis'i işaret ederek devam etti.
"Bu adam kötü bir hastalık gibi krallığımıza sızdı, genç kraliçemizin kalbine girerek tahta oturdu ve oturur oturmaz hain planlarına başladı. Kraliçemizin naifliğini fırsat bilerek onu bir piyon gibi kullandı ama bununla yetinmedi, ondan tamamen kurtulmak ve iki krallığın zenginliğinin aynı anda tadına bakmak istedi. Onu bir ölüm çukuruna dönüşmüş bir ülkeye zorla gönderdi. Bunların hepsi planlanmış şeylerdi."Cebinden bir mendil çıkarıp gözünü sildiğinde onu şaşkınlıkla izliyordum.
"İstediği oldu. Zavallı kraliçemiz öldü, ah ne kadar da gençti oysa çok çok üzgünüm."Dennis'in hakkında söylenenlere neden cevap vermediğini düşünürken ağzının bağlı olduğunu fark ettim. Çaresiz şekilde çırpınıyor ve acı dolu sesler çıkarıyordu.
Yoon küçümser bir bakışla Dennis'e baktı.
"Dua etmesi için ağzını açın. Bunun dışında söyleyeceği her şey ölümünü çabuklaştıracak sadece."Dennis ağzındaki bağdan kurtulur kurtulmaz önce yere tükürdü daha sonra da vahşi bir hayvan gibi öne atıldı.
"Seni yalancı pislik! Buradaki tek hain sensin. Beni oyuna getirdin! Ama halk senin gibi bir danışman parçasını tahta oturtmayacak ve tarihe bir zavallı olarak geçeceksin!"Yoon kızgın bir ifadeyle Dennis'in ağzının tekrar bağlanmasını işaret etti.
"Dersini asla almıyor, bu yüzden ölüm onun için ebedi bir ders olacaktır. Yine de kabul etmeliyim ki hain önemli bir konuya değindi..."Pelerinin cebinden bir rozet çıkardı.
"Kral danışmanı elbette ki tahta geçemez."
Rozeti kaldırıp gösterdi.
"Neyse ki ben bundan ibaret değilim."Rozeti gören herkes şaşkın şekilde fısıldaşmaya başladı. Ne olduğunu tam olarak göremesem de ben de şaşkın şekilde Yoon'u izlemeye başladım.
Yanındaki mermer büstün üzerinde duran kadife kaplı bir kutuyu açtı. Bu kutu babama aitti, onu uzaktan bile tanımıştım. Ama bir şey vardı ki boğazımda büyük bir düğüme sebep olmuştu. Kutu tanıdıktı, içindeki rozeti de daha önce görmüştüm ama bu rozetin Yoon'un elinde tuttuğunun aynısı olduğunu daha yeni görebiliyordum.
"Evet, bu rozetten dünyada iki tane var biri bende..."
Gururlu bir şekilde başını kaldırdı.
"Biri de abimde."Ellerini açarak malum olanı ilan etti.
"Ben bir danışman parçası değilim. Ölen kralınızın kardeşi, bu tahtın resmi sahibiyim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Queen's Wish |jenlisa
Fiksi PenggemarBir krallığa hükmetmeye hazırlanan Jennie henüz kendi kalbine bile hükmedemediğini fark etmişti.