21

457 43 3
                                    

Pelerine sarılıp sarayın bahçesinde beni bekleyen arabaya yerleştim. Halkın alışveriş yaptığı ve günün çoğunu geçirdiği çarşıya inecektim. Arabacıdan beni özellikle çarşıya uzak bir yerde bırakmasını istemiştim. Halkın arasına görkemli bir at arabasıyla karışmam elbette mümkün değildi. 

At arabası sarsılarak ilerlerken içimde mutlu bir heyecanın yanı sıra büyük bir soru işareti vardı. Lalisa'nın dolu gözleri bir an olsun aklımdan silinmemişti. Onu bu kadar duygulandıran ne olmuştu düşünmeden edemiyordum. Ancak o an bunu ona soramamıştım, içimden bir ses sorsam da söylemeyeceğini hatırlatıyordu bana. 

Araba çarşıya yürüme mesafesinde olan ama çok da yakın olmayan bir noktada durdu. Beni korumak için yanımda gelen birkaç görevliyle beraber halkımın zaman geçirdiği o kalabalık noktaya doğru yürümeye başladım. 

Oraya varır varmaz burnuma dolan baharat kokusu gülümsememe sebep oldu. Demek güzel yemeklerin piştiği tezgahlar vardı burada, bu beni memnun etmişti. 

Kokuyu takip edip bu lezzeti şey her neyse, ki büyük ihtimalle kızarmış hindi veya tavuktu, ondan alan insanları görmek istediğime karar verdim. Hayalimde çocuklarına sürpriz yapmak sırada bekleyen babalar, meyve ve sebzeleri dikkatle inceleyen kadınları görebiliyordum. Kokunun kaynağı yaklaştıkça durumun bu olmadığını anlamaya başlamıştım. 

Tezgahların önleri neredeyse bomboştu. Satıcılara yalvaran birkaç insan dışında tabii. 

Ekmek satan bir tezgahın önünde durdum. Yaşlı, yapılı bir kadın yeni piştiği belli olan çeşit çeşit ekmeğin başında sıkılmış bir şekilde bekliyordu. Sıkışmışlığının sebebinin hiç müşteri gelmemiş olması olduğunu tahmin etmek zor değildi. 

Yaşlı kadın beni görünce bir anda gözleri parladı ve hürmetle ayağa kalktı, bir anda beni tanımış olduğundan endişe ettim. 

"Hoş geldiniz hanımefendi! Güzel ekmeklerimden bir tane almak istemez miydiniz?"

Yanımdaki görevlilere baktıktan sonra ekmekleri inceledim. 

"Bugün ilk müşterin ben miyim?"

"Keşke bugün olsa! Haftalardır kimse uğramıyor tezgahıma..."

Şaşkınlıkla kadına baktım. 

"Neden ki?"

Kadını bir kahkaha aldı. 

"Gerçekten soruyor musunuz?"

Şaşkınlığımın devam ettiğini görünce yüzü mahcup bir hal aldı. 

"Siz soylu bir hanımefendiye benziyorsunuz, bilmemeniz normal..."

"Başka bir krallıktan geliyorum, soylu olduğumdan değil...." 

"Kimsenin cebinde kuruş kalmadı."

"Neden?"

"Vergiler hanımefendi!" dedi coşkulu bir ses tonuyla. 

"Bu yeni kral geldiğinden beri halkın cebinde tek kuruş bırakmadı. Kimse vergilerin altından kalkamıyor ki evine en basitinden lezzetli bir ekmek götürebilsin..."

Neden böyle bir şeyden haberim yoktu? 

"Tüm bunlar yeni kral geldiğinden beri mi başladı?"

"Ah hayır, eski kral da yenisini aratmayacak kadar zalimdi doğrusu...Ama vergiler biraz daha makuldü en azından."

Bir anda dediğine pişman oldu ve bana doğru eğilerek fısıldadı. 

"Bunlar aramızda kalsın ama!"

Başımla onayladım ve korkarak konuyu kendime getirmeye çalıştım. 

"Peki kraliçe? Yani... bir kraliçeniz vardır herhalde."

"Ah elbette var. Aslına bakarsanız kral buralı değil. Evlilik yoluyla kral oldu, eğer çok uzaktan gelmiyorsanız duymuşsunuzdur. Kraliçe yemin töreninde çok umut verici konuşmuştu aslında ama..."

Yaşlı kadının sesini kaba bir erkek sesi kesti.

"Kraliçe de babası gibi züppenin teki! Gözümüzü boyamak için birkaç söz sarf etti diye herkes yelkenleri suya indirdi. Sözlerinde samimi olsa bu halde mi olurduk? Eminim şimdi ipek çarşaflara sarılmış keyif yapıyordur!"

İçim buz kesmişti. İnsanların hakkımda böyle düşünmesi beni derinden yaralamıştı. Oysa ki sözlerimde son derece ciddiydim ben.

"Belki...yönetimde çok söz hakkı yoktur..." dedim çekingen şekilde kendimi savunma isteğiyle.

Adam sözlerimi umursamadığını belli eder şekilde omuz silkti. 

Tezgahtan rastgele bir ekmek seçip sırf kadına ufak da olsa fayda sağlamak için satın aldıktan sonra teşekkür ederek oradan ayrıldım. 

Dennis'in vergileri bu kadar yükselttiğinden haberim yoktu. Bu kararı büyük ihtimalle benim dahil olmadığım toplantılardan birinde almıştı. Halkı bu kadar zor durumda bırakacak bir hareketi nasıl yapabilmişti? Kendi saflığıma güldüm. Bu insanlar onun halkı değildi ki. Onlarla empati kurması nasıl mümkün olabilirdi? Elbette tüm gurursuz insanlar gibi sadece kendi cebini doldurmaya bakıyordu, halkın, yani benim halkımın açlıktan kırılması umurunda değildi. Gözlerim daldı, düşüncelerim uzaklara kaydı. Bu insanlar açlıktan ve sefaletten ölüyor, ben ise öyle ya da böyle sarayın lüksünde yüzüyordum. Bir kraliçe olarak, halkımın bu kadar acı çekmesine nasıl izin verirdim? 

Düşüncelerime dalmış şekilde yürürken eteğime asılan bir çocuk irkilmeme sebep oldu. On yaşında bile olmayan erkek çocuğu eteğime sıkıca tutunmuş yalvarırcasına bağırıyordu. "Lütfen bayan, elinizdeki ekmekten sadece bir dilim..." sözünü bile bitirmeden yere yığıldı. Telaşla yere eğilip görevlilere içecek bir şeyler almalarını söyledim. Bu esnada ekmekten büyük bir parça koparıp çocuğun solmuş dudaklarına götürdüm.

Çocuk gözlerini açtığında, ona gülümseyerek baktım. Dudaklarından damlayan ekmek kırıntılarını topladı ve titrek bir şekilde teşekkür etti. İçimde karmaşık bir duygu seli vardı. Sarayın lüksünde büyümüş, her türlü ihtiyacım karşılanmıştı, bu yüzden halkımın çektiği bu acıyı daha önce bu kadar yakından görmemiştim. İnsanlarımın yaşadığı bu sefalet beni derinden etkilemişti ve artık bir şeyler yapmak zorunda hissediyordum. 

Ekmeğin kalanını çocuğa verdim. Evde iki kardeşi daha olduğunu söylediğinde yeterli miktarda parayı da düşünmeden verdim. O üç çocuk bu gece huzurlu bir uyku çekmezse ben nasıl uyuyabilirdim ki?

Çocuk minnettar şekilde boynuma atladı. 

"Siz bir melek olmalısınız!"

Gülümseyerek küçük çocuğun sırtını sıvazladım, bu esnada çarşıda harcadığım yüklü harcama fark edilmişti. Etrafımıza toplanan insanlardan biri merakla sordu. 

"Sahi kimsiniz siz?"

Sadece gülümsedim, bunu söylemem ne yazık ki mümkün değildi. 

Az önce ekmek tezgahının orada kraliçeye, yani bana acımasız sözler sarf eden adam beklemediğim bir yorum yaptı. 

"İşte tahtta oturması gereken kişiler böyle yardımsever ve soylu insanlar!"

Haklıydı, tahtta bir şekilde oturuyordum ama bugün gösterdiğim yüzümü halkıma gösterememiştim. Ama bugünden sonra gösterecektim, yemin ederim ki gösterecektim. 




Queen's Wish |jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin