12

534 47 33
                                    

Ne kadar da gülünçtü. Benim için yazılan senaryolardan haberdar olduğum için tam anlamıyla kraliçe gibi hissetmiyordum ama Lalisa'nın karşısında bu his bambaşka bir hal alıyordu.

Karşı karşıya durduğumuzda tek bir kraliçe vardı ve o ben değildim. Lalisa'ydı. O, güzel ve zarif bir kraliçeydi ben ise ondan kuşatma emri bekleyen bir askerdim. Kuşatılan yer ise kendi kalbimdi.

Dudaklarına bakarken hislerimin yoğunluğu o kadar artmıştı ki neredeyse üzerime bir kasvet gibi çöküyordu. Omuzlarımda onu hemen burada öpme isteğinin oluşturduğu ağırlıkla zor ayakta duruyordum. Geri dönüş yoktu, dudaklarına bakarken kendimi durdurmam nasıl mümkün olabilirdi ki?

Onay almak için gözlerine baktım, şaşkın bakışları yerini başka bir şeye bırakmıştı. Ne olduğunu bilmiyordum ama benim bakışlarımdakiyle aynı şey olduğunu hissediyordum. Yine de sormam gerekiyordu.
"Lalisa..."
Elini yavaşça omzuma koyup beni durdurdu ve küçük bir tebessümle başını salladı.

Tam dudaklarına edilecekken duyduğum kaba ses geri adım atmama sebep oldu.
"Lalisa!"
Dennis gösterişli atıyla ağaçların arasında gözüktü. Korkmuştum, acaba olmak üzere olan şeyin görmüş müydü?

Kendimle ilgili olasılıkları aklımın ucundan geçirmeyerek Lalisa'yı kurtarmak için bedenimi Dennis'e doğru döndüm ve yapmacık bir şekilde gülümsedim.
"Kral Dennis, ne hoş bir sürpriz..."

Şüphe barındırdığını fark ettiğim bakışları onu selamlamamla yumuşadı. Bakışlarındaki bu yumuşamadan büyük ihtimalle bir şey görmediğini anlamış ve bir anlığına rahatlamıştım.
"Kraliçem...Islanmanızdan korktum ve sizi almaya geldim."

"Ne kadar düşüncelisiniz."
Ona yalandan da olsa güzel bir şeyler söylemek midemi bulandırıyordu. Ama bir şeyler görmediğinden emin olmam gerektiği için bunu yapmak zorundaydım.

Yanındaki görevlilere bir dizi komut verip beni kendi atının arkasında saraya götürmeyi teklif etti. "Kendim dönerim," demek istediğim ama at sürmeyi bildiğimi bilmiyordu. Yol boyunca onunla aynı atı paylaşma fikri beni hasta etse de bir şey belli etmemek için kabul ettim.

Görevliler çok da işe yaramayan şemsiyeyi başıma tutarken Dennis'in arkasına geçtim. Gözlerimle Lalisa'dan özür diledim ama neden bunu yaptığımı zaten biliyordu.

Bakışlarımızı yakalayınca Dennis tıslar gibi konuştu.
"Lalisa, sen de yerine dön. İhtiyaç olmadıkça ayak altında dolaşma."

Lalisa rahatsız bir ifadeyle başını salladı ve atının dizginlerine tutundu.
"Önden git," dedi bu sefer Dennis. "Kraliçeyle biraz gezmek istiyorum."

"Hava gezmek için pek de uygun değil Kral Dennis..."

Lafımı adeta ağzıma tıkayıp Lalisa'ya verdiği emri tekrar etti.

Omzunun üzerinden sevimsiz şekilde yüzüme bakarak gülümsedi.
"Yağmur az sonra diner."

Lalisa göz önünden kaybolunca kendimi yapayalnız hissettim. Oysa yanımda Dennis ve birkaç yardımcısı vardı ama yine de çaresizlik seviyesinde yalnızdım.

"Siz de kaybolun."
Yardımcıları şaşkınlıkla Dennis'in emrini yerine getirdi. Tam bu esnada güvendiğim sağanak yağmur da neredeyse durmuştu.

Artık ağaçların arasında bu sevimsiz adamla beraber bir atın üzerinde yapayalnızdım. Benim atımı da görevliler götürdüğü için bir nevi bu durumun içine hapsolmuş sayılırdım.

Dennis bir kez daha bana baktıktan sonra acımasız bir gülümsemeyle konuştu.
"Düşmek istemiyorsan sıkı tutun."
İlk defa benimle senli benli konuşmuştu. Bu cesareti bir anda nereden aldığını merak ettim.

Daha neler olduğunu anlamadan atı dörtnala sürmeye başladı. O kadar hızlı gidiyorduk ki yanımızda gördüğüm ağaçlar süratle görüş alanımdan çıkıyordu.
"Kral Dennis yavaş olun lütfen!"

Dennis duymuyordu veya duymazlıktan geliyordu, iki türlü de atı yavaşlatmak adına hiçbir hamlede bulunmuyordu. Dakikalar boyunca dörtnala sürmeye devam etti. Ağaçların seyrekleştiği boş bir alana gelince atı durdurdu.

Hiçbir şey demeden attan indi ve elini uzatarak benim de inmeme yardım etti.

Ayaklarım yere basınca gergin şekilde gülümsedim. Beni neden buraya getirdiğini merak ediyordum.
"Bir şey mi oldu Kral Dennis, neden buraya geldik?"

Zorla koluna girmemi sağlayıp sinsi bir gülümsemeyle yürümeye başladı.
"Müstakbel eşimle biraz zaman geçirmek istemem suç mu?"

Söylediği şey karşısında yüzümü ekşittim. Bir şekilde bu işten kurtulmayı umuyordum.

"Niye cevap vermediniz?"

"Şey...suç değil tabii..."

"Ben de öyle düşünmüştüm," dedi. Şu anda aklından neler geçtiğini anlamak çok zordu.

"Sonuçta beş gün içinde evleniyoruz."

Kolundan çıkıp şaşkınlıkla yüzüne baktım.
"Beş gün mü?"

Histerik bir kahkaha attı.
"Çok sabırsızsınız sanırım. İsterseniz yarın evlenmeye de varım ben."

"Hayır, beş gün biraz ani değil mi?"

"Biliyorsunuz ki evlilik törenini uzun zamandır planlıyoruz."

"Yine de..."

Bir anda yüzünde karanlık bir ifade belirdi ve gözlerini doğrudan gözbebeklerimi dikti.
"Kaçacak yerin kalmadı Jennie."

Elini yüzüme koyup isteğim dışında yanağımı okşamaya başladı ama bu hareketi garip şekilde en ufak bir şefkat kırıntısı barındırmıyordu.
"Ya beş gün sonra beni kral yaparsın ya da küçük aşk hikayeni herkese anlatırım."

Acımasız şekilde ekledi. "Lalisa'nın cezasını kestikten sonra elbette."

Yanılmıştım. Dennis her şeyi görmüştü.

Queen's Wish |jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin