Törenin üzerinden haftalar geçtiğinde hayatım beklediğimin aksine radikal bir değişime uğramamıştı.
Şükürler olsun ki Dennis aynı yatakta yatmak konusunda ısrarcı değildi, hatta bunu umursamıyordu bile. Umursamazlığı da son derece içtendi. Bu tavırları "evliliğimizin" duygulardan tamamen uzak bir çıkar ilişkisi olduğunu doğruluyordu.
İlginç bir şekilde Lalisa'yla gerçekleştirdiğim binicilik derslerine de ses çıkarmıyordu. Haftanın neredeyse her günü derslere katılmaya devam ediyordum. Farklı olan tek şey Lalisa'yla aramızda süregelen sessizliğin belki artık daha da artmış olmasıydı.
Konuşmadığı için zaten kelimelerle bölemiyorduk bu sessizliği ama artık bakışlar da yoktu aramızda. Hatta atını benimkiyle aynı hizada sürmemek için özen gösteriyordu. Oturmayı teklif ettiğimde kabul etmiyor, dersi olabildiğince kısa kesmeye çalışıyordu. At binmeyi bildiğimi bildiği için büyük ihtimalle sadece başı derde girmesin diye bu derslere devam ediyor ya da ediyormuş gibi davranıyordu.
Büyük bir hayal kırıklığı yaşadığı belliydi veya belki benim hislerimi onunkilerle karıştırıyordum. Ben ondan kısa sürede etkilendiğimi inkar edemezken onun hisleri hakkında net konuşmak haddime değildi. Belki de sadece Dennis'ten talimat almıştı ve hepsi buydu.
Havaların daha da sıcaklamaya başladığı o gün atlarımızı sürerken cesaretimi toplayıp onunla, daha doğrusu kendi kendime konuşmayı denedim.
"Hayat yeterince bunaltıcı değilmiş gibi havalar da bunaltıcı hale gelmeye başladı."
Artık bana dikkatle bakmıyordu ama dinlediğini biliyordum.
"Tüm bu karmaşanın tek iyi yanı seninle hala vakit geçirebiliyor olmak sanırım."Bu cümlemle yüzünü bir anlığına bana çevirdi ama daha sonra aynı hızla tekrar önüne döndü.
"Neden benden nefret ediyormuş gibi davranıyorsun Lalisa?"
Bu sefer gözlerime belirgin bir hayal kırıklığı ile baktı.
"Neden olduğunu bilmiyorsun sanki," der gibi bir hali vardı."Peki.."
Atını dönüş yoluna doğru çevirdi. Bir dersin daha sonuna geldiğimizi belirtmek istiyordu. Ayrıca daha fazla konuşmam ihtimaline karşı çözümü atı daha hızlı sürmekte bulmuştu.
Bu kovalamaca oyununu oynayabilirdim. Çünkü nedense tam da bugün aramızdaki bu soğuk savaşı bitirmeye ant içmiştim. Lalisa'nın sıcak bakışlarını ve mahcup gülümsemesini biraz daha görmezsem delirecektim çünkü.
O hızlandıkça ben de hızlandım. O zikzaklar çizmeye çalıştıkça ben de çizdim. Lalisa at binme konusunda son derece iyiydi ama ben de işi profesyonellerden öğrenmiştim.
Durmaya veya yavaşlamaya niyeti olmadığını anlayınca kendi atımı yavaşlattım ve oyuna biraz sahtekarlık katmaya karar verdim. At iyice yavaşladığında hızlıca aşağı inerek zemine oturdum ve sanki düşmüşüm gibi acıyla inlemeye başladım. Benden çok ileride olduğu için düştüğüme inanmasını umuyordum.
Sesimi duyar duymaz omzunun üzerinden arkasına baktı ve daha sonra atını hemen olduğum tarafa çevirdi. Elbette ki inanmıştı.
Bana yaklaştıkça bacağımı sıkıca tutmaya başladım, bir yandan da sanki çok canım yanıyormuş gibi yüzümü ekşitiyordum. Gerekirse ağlayabilirdim de, şu an tek derdim inandırıcı gözükmekti.
Atından hızla indi ve tam karşıma çöktü. Elbisemi sıyırdı ve bacağımı kontrol etti, herhangi bir sorun olmadığı dışarıdan açıkça belliydi ama yine de parmaklarını bastırdığında canım yanıyormuş gibi davranmaya devam ettim.
Telaşla etrafına bakındı, yardım ister gibi bir hali vardı. Endişelendiğini görmenin bana verdiği mutluluk neredeyse kötü bir insan olduğuma inanmama sebep olacaktı ama durum bu değildi, ben sadece aşık olmuştum.
"Çıkmama yardım et de senin atınla dönelim...olur mu?"
Cümle kurarken arada kesik kesik "ah" falan demeyi de unutmuyordum tabii ki. Hızlıca başını salladı.
Zarar gördüğünü düşündüğü bacağıma fazla dokunmamaya özen göstererek beni kaldırdı ve kendi atının ön tarafına yerleştirdi. Kendisi de arkama geçerek kollarını etrafıma sardı ve elleriyle de dizginleri tuttu.
Kollarını etrafıma sarmış olmasının avantajını kullanarak iyice bedenine yaslandım. O kadar güzel kokuyordu ki gerçekten bacağımı kırmış olsam bile o an acı hissetmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Queen's Wish |jenlisa
FanfictionBir krallığa hükmetmeye hazırlanan Jennie henüz kendi kalbine bile hükmedemediğini fark etmişti.