42

428 39 14
                                        

Denizin maviliğinde kendine yer aça aça ilerleyen gemi yavaşlamaya başlamıştı. Güverteye çıkıp nerede olduğumuza bakmak istediğimde sarayımın kulelerini uzakta bir yerlerde görmüştüm. Dalgalanan bayrak hala benim kraliyetimin bayrağıydı, etrafında gezen halk hala benim halkımdı. Tüm bunları biliyordum. Durumun böyle kalması için de elimden geleni yapacaktım.

Kolay olmayacağını biliyordum ama önemli şeyler kolay olmazdı zaten.

Karşımda uzanan manzaraya bir süre baktıktan sonra kamaraya döndüm.

Geldik," dedim yumuşak bir sesle Lalisa'ya.
Kamaranın yuvarlak penceresinden içeri giren güneş ışığı teninde gezinirken gülümsedi.
"Günaydın."

Gülümsemesi yüzümdeki gergin ifadeyi görmesiyle soldu. İfademi gizleyebildiğimi ummuştum ama durum görünüşe göre öyle değildi.

Yatakta doğrulup saçlarını düzeltti. Biraz kendine gelmek için gerindikten sonra bana baktı.
"İyi misin?"

Belli belirsiz başımı salladığımda ellerini omuzlarıma koyup ovmaya başladı.
"Gerginsin..."

"Evet," dedim çekinmeden. Sadece dışarıda görüneni değil içimden geçeni de gördüğünü biliyordum.

"Jennie, bunu acımasız şekilde yapmamıza gerek yok. Affetmek daha zor olsa da doğru olandır."

"Onları affederek hak ettiğin tahta oturamazsın Lalisa."

Söylediğim cümleyle yüzü düşmüştü. Arkama dönüp ona baktım.

"Evet...taht."

"Korkuyorsun..." dedim saçlarını okşarken.

"Ben...insanlara yani insanlarıma yardım etmek istiyorum ama...kraliçe nasıl olunur bilmiyorum."

"Lalisa bu..."

Yüzünde okuduğum ifade beni hiç de memnun etmiyordu.
"Ben soylu insanlara sadece hizmet ettim Jennie, onlarla aynı masaya oturmama bile izin verilmedi. At arabasında uyudum, ahırda öğle yemeği yedim, ellerim kanayana kadar dikiş diktim. Yapmayı bildiğim şeyler sadece bunlar. İnsanlar böyle birine nasıl kraliçe diyecek?"

Heyecanla havaya kaldırdığı ellerini kavradım ve sevecen şekilde gözlerine baktım. Sakinleşmesi gerekiyordu, gerginliğimi ona belli ederek onu da bu kötü ruh haline ben sokmuştum.

"Seve seve diyecekler Lalisa, çünkü tüm bunlar onları herkesten daha iyi anlayacağını gösteriyor."

Söylediğim şeyden emin olmak istermiş gibi gözlerime baktı.
"Eminim gördükleri en adil kraliçe olacaksın."
Tuttuğum elini dudaklarıma götürürken ekledim.
"Ve en güçlü..."
Elini nazikçe öperken devam ettim.
"Ve en güzel."

Sonunda onu gülümsetmeyi başarmıştım.
"Jennie..."
Eğilip dudaklarıma bir öpücük kondurdu.
"Evet, sen yanımda olduğun sürece söylediğin tüm bu şeyler olabilirim."

Öpücüğüne daha derin bir öpücükle karşılık verdikten sonra ona sıkıca sarıldım.
"Olacağım, her zaman."

...
At arabası saraya giden patikada ağır aksak ilerlerken Lalisa'nın elini sıkıca tutuyordum. Bunu kendimi sakinleştirmek için mi yoksa onu sakinleştirmek için mi yaptığımı bilmiyordum.

Çok değil, kısa bir süre sonra sarayın kapısından Lalisa'yla el ele girecektim. Tahtta oturan haini bu şekilde selamlayacaktım. Açıklamam gereken çok şey olacaktı ve vermem gereken de büyük bir savaş vardı.

Sarayın kapısına geldiğimizde genç bir adam sürücüyle konuştu.
"İnfazı izlemeye mi geldiniz?"

"İnfaz?" diye tekrarladı Lalisa kaşları havalanırken.

Ona beklemesini söyleyerek arabadan inip sürücüyle konuşan genç adamın yanına gittim.

"Neyden bahsediyorsun?"

"Hain kral Dennis'in infazı hanımefendi, gerçekten duymadığınızı mı söylüyorsunuz?"

Belli ki genç beni tanımamıştı. Yolculuğun yorgunluğu ve üzerimdeki pelerin ve elbisenin yıpranmışlığı göz önüne alındığında bu oldukça normaldi.
"Neden infaz ediliyor?"

"Neden olacak? Kraliçemizi adeta sürgüne gönderdi. İngiltere'deki büyük salgını bilmesine rağmen tahta oturmak için onu ölüme yolladı."

Gencin arkasında duran yaşlı kadını o sırada fark ettim.
"Zavallı kraliçe, bize umut olmuştu. Genç yaşta böyle acı bir ölüme terk edilmesi ne kötü...hem de eşi tarafından."

"Bir dakika, kraliçenin öldüğünü nereden biliyorsunuz?"

"Daha geçenlerde mektupla bildirildi. Sefalet içinde ölmüş. Tabii İngiltere'de kimse onu tanımıyordur."

Yaşlı kadın tekrar söze karıştı.
"Tanrı Bay Yoon'u korusun! Krallığa sadık kaldı ve haini ortaya çıkardı. Yoksa zavallı kraliçemizin Jennie'nin ruhu rahata ermezdi eminim."

Yoon'un ismini duymamla bakışlarım sertleşmişti. Bir şeylerin peşinde olduğunu biliyordum ama peşinde olduğu şey düşündüğümden daha da büyük gibi gözüküyordu. Kafamda duyduklarımı tartarken genç adam bana yaklaşıp sordu.

"Eğer infazdan haberiniz yoksa siz ne için gelmiştiniz hanımefendi?"

Gözümün önüne düşen pelerini kaldırıp yüzümü açıkta bıraktım. Duyduklarımdan dolayı oluşan hüzünlü bir gülümsemeyle açıkladım.
"Hanımefendi değil, Kraliçe Jennie."

Queen's Wish |jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin