40

399 34 35
                                    

(Bay Yoon'un ağzından)

Dennis bir piyondu, hem de en aptal olanından. İşte tam da bu yüzden onu aylarca parmağımda oynatmam bu kadar kolay olmuştu. Planım tıkırında işliyordu. Jennie de denklemden kolaylıkla çıkmıştı, geriye kalan tek şey ölüm haberinin gelmesini beklemekti.

Her gece yatağa tahta oturduğumda muhafızların kolunda çırpınan Dennis'in aptal suratını düşünerek giriyordum. Bu hayali görüntü bana zevk veriyordu, gülümsemekten uyuyamadığım bile olmuştu.

Ama dürüst olmam gerekirse muhafızların kolunda çırpınanın o değil de abim olmasını daha çok isterdim. Hatta daha da iyisi babamın olması olurdu.

Görmezden geldiği, tehdit olarak görmediği küçük oğlunun tahtta oturduğunu gökyüzünde bir yerlerden izlediğinde ne hissedecekti kim bilir? Hayattayken onu pişman etmek için fazla küçüktüm ama yattığı yerde rahat bırakmaya niyetim yoktu.

Çiğnenmiş, gizlenmiş, yok sayılmıştım. Kral babam meşhur kraliçesini annemle aldatmış hatasının meyvesini, yani beni de değerli bir altın rozetle susturabileceğini düşünmüştü. Bunu elbette kabul etmedim. Hayatım boyunca görmediğim baba sevgisini küçük bir rozetle unutturabileceğini sanması büyük bir hataydı.

Bu yüzden 18 yaşında bu saraya geldim, benim olanı almaya. Babam yaşarken adım atamazdım ama şimdi her yer benimdi. Kimse beni tanımıyordu. 3 dil bilen temiz bir genç adamdım sadece. Ne yapacağından bir haber genç kral için ise harika bir danışman adayıydım. Ama önce güvenini kazanmam gerekiyordu. Bu da çok zor olmadı, aptal abim bir kadeh şarap karşılığında her şeyi yapacak kadar sorumsuzdu. Danışman olarak atanmam 1 ay bile sürmemişti.

Kardeşi olduğumdan habersiz genç kral abimin genç ve becerikli danışmanıydım artık. Bana sormadan tek bir adım atamayacak haldeydi abim. Her şey istediğim gibi ilerliyordu. Bir veliaht araya girmediği sürece abim ölür ölmez hak ettiğim tahtı alacaktım.

Jennie doğana kadar her şey yolundaydı. Kraliçe hamilelik döneminde beklediğimden daha dikkatli davrandığı için düşüğe sebep olamamıştım. Doğduğu günkü öfkem hala dünkü gibi aklımdadır, o baş belası tüm planlarımı suya düşürecekti. Ama madem ondan kurtulamıyordum annesinden kurtulacaktım, bir veliahttan daha kötü olan tek şey iki veliaht olurdu.

Kraliçeyi daha doğum yaptığı odadan çıkamadan öldürdüm. Herkese doğum sırasında öldüğünün söylenmesini sağladım, doğum sırasında ölüm sıkça yaşanan bir şeydi ayrıca bu Jennie'yi daha doğuştan lanetli bir çocuk olarak göstermeme de yarayacaktı.

Jennie'nin izole bir şekilde büyümesini sağladım. Krala onunla ilgili hayali yaramazlıklar uydurdum, zaten sevgili karısının ölümüne sebep olan lanetli bir bebek olduğunu düşündüğü kızına hiçbir zaman çok da yakın davranmamıştı. Daha küçükken bir gün ormanda işini bitirmeye karar vermiştim ama saray doktorunun küçük kızı işi mahvetmişti. Abim ölene kadar onu sağ tutmaya karar verdim. O öldükten sonra her şey daha da kolaylaşacaktı. Her gün içkisine kattığım zehir de sevgili abimin iç organlarını çoktan kemirmeye başlamıştı nasılsa.

Abim öldüğünde ne yapacağım gün kadar açıktı. Dennis'i evlilik için ben önermiştim ve Jennie buna itaat etmek zorundaydı. Dennis'in kolay lokma olduğunu diplomatik görüşmelerde çoktan anlamıştım. Güç budalasıydı, statüye önem veriyordu ama dikkatsizdi üstelik hiç de zeki sayılmazdı.

Jennie evliliğe direnmeye başlayınca Dennis'e Jennie'nin gizli bir aşığı olduğunu söyledim, bununla ilgili bir kanıtım yoktu yalnızca bir şüpheydi ama sonuçta Dennis'i ona karşı doldurmaya yetecek bir yalandı. İşe de yaradı kısa süre sonra ihtiyacım olan evlilik gerçekleşmişti.

Evlilikten sonra Jennie'ye öldürmek için doğru zaman ve yeri aramaya başladım. Bu yüzden onu sürekli takip etmem gerekti, tam bu sıralarda esir kızla yakın ilişkisini fark ettim. Zavallı kız benim en güçlü silahım olacaktı. Jennie'nin deli cesaretini ve inadını küçüklüğünden beri bildiğim için Lalisa'yı postalarsam peşinden gideceğini biliyordum.

İngiltere'deki kolera salgını önüme altın tepsiyle sunulmuş bir fırsat gibiydi. Dennis'e Lalisa'nın potansiyelini övüp durdum, saray işlerinde daha yararlı olacağını söyleyerek İngiltere'ye göndermeyi teklif ettim. Zavallı Dennis bu teklifi de düşünmeden kabul etti, hatta kendi fikriymiş gibi kasıla kasıla sundu.

Aptal.

Lalisa gittiğinde mektuplaşmaları fark ettim. İşte Jennie'ye karşı kullanabileceğim bir kanal daha vardı karşımda. İlk mektuplara yetişemesem de tahminen birbirlerine gönderdikleri 3. Mektuptan itibaren her şeyi takip ettim. Mektuplarda bazen küçük değişiklikler yaptım bazen de öylece gönderdim. Ama yaptığım değişiklikler Jennie'de bir kıvılcıma neden olmadı.

Lalisa'nın tehlikede olduğunu düşünmesi gerekiyordu. Bu yüzden uydurma bir okul müdürü adına Lalisa'nın ölümcül derecede hasta olduğunu bildirdim. Dennis'e başta bu mektubun Jennie'yi çok üzeceğini uydurarak vermesini engelledim, bu da üstümdeki kötü adam şüphelerini kaldıracaktı. Nasılsa aptal Dennis'in o mektubu yakın zamanda Jennie'ye vereceğine emindim. Ama bunu yapmadığında fikrimi açıkça beyan etmek zorunda kaldım. Güç budalası Dennis de elbette fikirlerimi içten içe kabul etti.

Sevgili yeğenim İngiltere'ye giden o uzun yolda koleraya yakalanacaktı, bu kaçınılmazdı ve elbette ölecekti.

Kusursuz olduğunu bildiğim planım için son bir adım kaldı. Mektup. Onun öldüğünü haber veren mektubu alır almaz babamdan kalan ve abimde de aynısı bulunan altın rozetimi cebimden çıkarıp tahta oturacağım.

Queen's Wish |jenlisa Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin