Kendimi zorla kapının önüne atabildiğimde gözlerimden yaşlar boşanıyordu. Nefes nefeseyken elimi göğsüme götürdüm. Neredeyse bayılacaktım, ayaklarım tutmuyor gibiydi.
Tam hafifçe sendelediğim anda biri kolumdan tuttu. Başımı kaldırdığımda koyu, büyük gözlerle karşılaştım. Lalisa'ydı. O an karşımda görmek isteyebileceğim tek kişi. Gözlerime merakla ve endişeyle bakıyordu. Ondan destek alarak doğruldum ve o da koluma girdi. Yardımı sayesinde odama giden merdivenlerden inmeyi başardım.
Görevlilere Lalisa'nın bir süre yanımda duracağını söyledikten sonra birlikte içeri girdik. Lalisa beni yumuşak hareketlerle yatağıma yerleştirdikten sonra sırtıma bir yastık koydu. Ben oturma pozisyonu alır almaz defterini çıkardı ve yazmaya koyuldu.
"Neyiniz var?"
Konuşamıyordum. Anlatsam ne anlatacaktım? Anlatabilsem onu daha fazla üzmekten ne işe yarayacaktı? Konuyu değiştirmeye çalıştım.
"Yoruldum sadece, asıl sen bugün neden ağlıyordun?"
Bir süre düşündükten sonra kısa bir cevap yazdı.
"Ne zaman?"
Beni oyalamak için hatırlamıyormuş gibi yaptığından emindim.
"Bana pelerini verdiğin zaman, neredeyse ağlayacak gibiydin."
Gözlerini yüzümden ayırdı ve etrafa bakınmaya başladı. Bu sorudan bir kez daha kaçmaya çalışıyordu. Onu daha fazla zorlamamaya karar verdim.
"Pelerin şuradaki sandığın içinde. Kullanmama izin verdiğin için çok teşekkür ederim."
Sandığın içine teşekkürümün göstergesi olarak birkaç küçük şey de koymuştu, elbette ona olan duygularımın da göstergesiydi bunlar.
Bir süre sessizlik içinde oturduk. Onunla bu bile güzeldi. Bir şey söylemeye veya duymaya gerek yoktu. Sözlerin eksikliği hiçbir şey ifade etmiyordu; kalbimiz, ruhumuz konuşuyordu.
Ama ona bakmadığım kısa anlarda kafamda dönen düşüncelere engel olamıyordum. Halkın hali, Dennis'in üzerimdeki baskısı, yapmak zorunda olduğum ve sessiz kalmak zorunda olduğum onca şey... Hepsi adeta bir savaşçının suretine bürünerek ruhuma saldırıyordu. Kalbime eziyet edip beni zayıf düşürüyordu. Zayıf, çok zayıf hissediyordum kendimi. Bazen, bu dünyevi yüklerin altında ezileceğimi düşünüyordum, bu savaşın galibi değil, mağlubu olacağımı hissediyordum.
Ben yine düşüncelere dalmış başım önümde öylece otururken Lalisa beni izliyordu. İçimdeki kasvet yüzüme yansımış olmalı ki bir anda içimi okumuş gibi elini elimin üzerine koydu. Ona baktım, güven verici şekilde gülümsüyordu. Uzun uzun ona baktım, derin ve anlayış dolu bakışları beni sarmalarken, içimdeki fırtınanın sessizleştiğini hissettim.
Belki küçük bir şeydi ama elimi tutarak beni sakinleştirmesi o an bana dünyanın en büyük yardımı hatta lütfu gibi gelmişti. Ona sarılmak istiyordum. Sıkıca sarılıp dakikalarca, saatlerce hatta günlerce ağlamak istiyordum. Biliyordum ki, onun kolları beni kabul edecek, acılarımı dikkatle dinleyip onlara siper olacaktı. Onun göğsü, benim için bir sığınak olacaktı, içimdeki acıları sarmak için var gücüyle çarpacaktı.
İç güdülerime yenik düştüm ve kollarımı boynuna doladım. Güzel kokusu, dingin enerjisi ve huzur veren sıcaklığını içime çektim. Hepsinin bir araya gelip beni sakinleştirmesine izin verdim.
Her nefeste, birbirimize daha da yaklaşıyorduk. Ve sonunda, bu yakınlaşma anının doruk noktasına geldiğimizde, gözlerimizin birbirine hapsolduğu bir an yaşandı. Onu bir kez daha öpmek istiyordum. Bu sadece bir istek değildi sanki bir ihtiyaçtı, vücudumun gerçekleştirmem için bana yalvardığı bir ihtiyaç.
Yapamazdım ne yazık ki. Birlikte olabileceğimize dair bu umudu ikimize de aşılayamazdım. Lalisa beni istiyor muydu bilmiyordum ama ben onu her şeyden çok istiyordum. Bu umut belki de beni ondan daha çok mahvedecekti.
Uzak durmam gerekiyordu. Kollarımı gevşetip ondan uzaklaşmaya başladım. Tekrar sırtımı yastığa yaslayıp oturmaya başladım. Tam o esnada Lalisa beklemediğim bir şey yaptı.
Ellerini yatağımın üzerine dayayarak bana yaklaştı ve dudaklarıma küçük, acemi bir öpücük bıraktı. Sanki tepkimi ölçmek istiyor gibi yüzüme baktı, uzaklaşmamı beklemiyordu belki de. Bu küçük öpücük sanki alevler arasında kalmışım gibi ele geçirdi bedenimi. Artık bakışlarımdaki tutkuyu gizlemem mümkün değildi. Lalisa da bu tutkuyu fark etti elbette.
Yatağa, tam yanıma oturdu ve iki elini yüzümün iki yanına yerleştirdi. Artık kendinden daha emin gözüküyordu ve bana doğru eğilerek bu sefer uzun, tutkulu bir öpücük hediye etti bana.
Kovulmak üzere olduğum bir cenneteydim bedenine sarılırken. Güya eşim olan kralın oturmasına bile izin vermediğim yatakta dakikalar boyunca sarılarak uzandık. Artık Lalisa'dan ayrı kalmam mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Queen's Wish |jenlisa
FanfictionBir krallığa hükmetmeye hazırlanan Jennie henüz kendi kalbine bile hükmedemediğini fark etmişti.