7. Anka Kuşu

1K 143 254
                                    

Okulun ana giriş kapısına giden ağaçlar ve çalılarla çevrili uzun yolu yürürken Jisung Dior'un bahar koleksiyonundan bahsediyor, diğerleri de koleksiyondaki favori parçalarını tartışıyordu. Fakat hiçbirimiz hayallerimizi süsleyen o Dior çantaları alabilecek kadar varlıklı insanlar değildik. Ağızlarımızın sularını akıtarak defile fotoğraflarını incelemekle yetiniyorduk, bu yüzden yolun yarısını kaplarken adımlarımız oldukça yavaştı.

Yeonjun ve yanındaki kızlar hızlı adımlarla önümüze geçtiğinde tiksintiyle hemen birbirimize baktık ve bu senkronize bakışmayla kızlar gülüştüler. Pekâlâ, kabul etmeliyim ki Mina ve Sana gerçekten de iyi giyiniyordu. Bunun en büyük etkeni de ailelerinin onlara sundukları imkanlardı ama ne yazık ki bu onlardan nefret edebilmem için geçerli bir sebep değildi, onlardan sırf Yeonjun gibi biriyle takıldıkları için haz etmiyordum. Kişilikleri hakkında en ufak bir fikrim yoktu, tek bildiğim ailelerinin güçlü Japon iş adamları olduğu ve tasarım çantalar kullandıklarıydı.

"Sizce o çantalar gerçek mi?" Seungwan fısıldayarak sorduğunda aynı yere baktık. "O gerçek bir Givenchy olamaz değil mi?"

Jeongyeon gözlerini kıstı. "Gerçek görünüyor, eğer öyleyse o çanta yaklaşık üç bin dolar."

"Çanta gerçek, bir Medium G-Hobo. Replika olamaz, ne kadar kaliteli olduğu uzaktan bile anlaşılıyor." Siyah deri omuz çantasını inceledikten sonra emin bir ses tonuyla yanıtladım, Mina lüks fakat şatafatsız bir stille göz kamaştırıcıydı. Yanında yürüyen Sana da sarı saçları, pembe montu ve fuşya rengi omuz çantasıyla Regina George'un modern bir versiyonunu andırıyordu. Kampüste soğuktan etkilenmeyen yalnızca onlarmış gibi mini elbiseler ve etekler giyiyorlardı. "Ve evet, o çanta da gerçek bir Valentino."

Jisung tek koluna astığı sırt çantasına göz atıp derin bir iç çekti. "O çantanın içine not defteri bile sığmaz."

Seulgi "Hah," dedi alayla. "Zaten defter taşımıyorlar, Nayeon onlar için not tutuyor. Zengin bir aileden gelmediğine eminim, o bir Muggle, bizden biri. Ama inatla sahte çantalar kullanmaya devam ediyor, o Louis Vuitton logoları tam bir moda katliamı."

Tek kaşımı kaldırarak Nayeon'un çantasına göz attım, sahte olup olmadığını anlamak çok güçtü. O kadar pahalı bir çantayı alabilecek gücü olan biri Zara mont giymezdi fakat çantası gerçeğe çok yakın görünüyordu.

Yeonjun ve Mean Girls kızları gözden uzaklaştığında sıradan bir mağazadan aldığım suni deri bağcıklı botlarıma baktım, eskisi gibi orijinal Converse bile giyemiyordum artık. "Kendinizi zenginlerle karşılaştırıp üzmeyin, bu bölümü büyük ihtimalle hobi olarak seçtiler. Okul bittiğinde Japonya'ya dönüp ailelerinin şirketlerinde yönetici kadrosuna yerleşecekler, moda sektöründe bile olmayacaklar. Paris Hilton'ınki gibi ihtişamlı bir hayat onları bekliyor."

Jeongyeon acı acı güldü. "Çok çalışsak bile hiçbir zaman o kadar zengin olmayacağız."

"Baksanıza, boş verin onları. Size danışmak istediğim bir konu var." Konuyu değiştirmeye çalıştığımda hepsi birden bana baktı. "Hiç yaz aşkınız falan oldu mu? Yaz olmak zorunda değil, kısa süreliğine görüşebildiğiniz biri gibi."

Jeongyeon bir sigara yaktıktan sonra Seulgi ve Jisung'a da uzattı. "Tek gecelik ilişkiler gibiyse evet."

Jeongyeon'a şaşkınlıkla baktım, Seungwan ve Seulgi onunla şakalaşmaya başladı ama ilişkilerinden korkmadan bahsedebildiği için ona nasıl da imrenmiştim. Jeongyeon'a bakmak geçmişteki kendime bakmak gibiydi. İştahlı bir kızdı, hafifçe tombul yanakları ve iri göğüsleri vardı. Fakat o bir bakımdan benim gibi değildi, iştahla yemek yer, yedikleriyle mutlu olurdu. Giyimine özen gösterir, kendine bakmayı severdi. Üstelik vücudunun hiçbir yerini gizlemeye çalışmazdı, bugün giydiği gibi mini eteklere ve topuklu çizmelere bayılıyordu. Diyetten bahsettiğini neredeyse hiç duymazdım. Vücuduyla mutluydu, kendini seviyordu. Sigarasını içerken ve tek gecelik ilişkilerinden üstünkörü bahsederken dünya umurunda değildi.

Eyes of VenusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin