"Chanyeol, bu kadar acele etmese miydik? Çok hızlı karar verdik, bir şeyleri unutmuşuz gibi hissediyorum." Çevre yoluna girdiğimizde trafik sessizleşti, hava geç de olsa artık kararıyordu. Bir süper markette internetten kamp alanı araştırdıktan sonra eve gidip aldıklarımızı yerleştirmemiz ve eşyalarımızı toparlayıp yola düşmemiz bir saatten uzun sürmemişti. Ben bu kadar spontane kararlar alınan bir evde yetişmemiştim, hayatımın ilk on sekiz yılında yemek yediğim saatler bile önceden belirlenirdi. Şimdi endişeden ne yapacağımı bilmiyordum. Chanyeol benim aksime heyecanlıydı, yola çıktığımızdan beri durmadan gülümsüyordu.
"Unuttuğumuz bir şey varsa gider alırız, civarda market varmış."
"Tamam." Sesim derinlerden geldi, düşünüyordum. Pijama, tişört, terlik, çorap, iç çamaşırı. Kaç iç çamaşırı almıştım? Yarınki geceyi orada geçirir miyiz bilmiyordum ama Chanyeol hepsini bir sırt çantasına sığdırmamızın daha iyi olacağını söylediği için fazla yedeğe yer kalmamıştı. Belki de kaldığımız yerde çamaşır yıkamak zorunda bile kalabilirdim. Ah, hayır. İç çamaşırı yıkamak tam bir kâbus olurdu. "Tuvaleti var mı oranın?"
Kıs kıs güldü. "Orman kocaman bir tuvalet."
"Lütfen şaka yapma." Cevap vermediğinde biraz endişeyle sesim kısıldı. "Şaka yapıyorsun, değil mi?"
"Ormana işeyebilirsin, ne var ki? Yakında bir dere de varmış, orada ellerini yıkarsın." Söyledikleri karşısında iyice gerildiğimde sesli bir kahkaha atarak beni iyice korkuttu. "Kampa gidelim diyen sendin, ne bu ifade böyle, hemen şimdi geri dönelim mi?"
Ellerimle oynadım, sözümden geri dönecek değildim. Chanyeol'ün hevesini kursağında bırakmak istemediğim gibi bir kez olsun ben de onu mutlu etmek istiyordum. "Sadece ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, hiç kampa gitmedim. Ayrıca bu saatte yolu bulabilir miyiz diye endişeleniyorum ve bir de giysilerim kampa uygun değil."
"Baekhyun, sevgilim." Bacağımın üstündeki elime uzandığında beni düşüncelerimin arasından çekip çıkardı. "Yolu bulamasak ne olur ki? Yanlış yola gireriz, sonra bir şekilde buluruz."
"Evet, haklısın." İç çektim. Karanlıkta, etrafı ormanlarla çevrili bir yolda Chanyeol araba kullanırken kendini kötü hisseder diye ödüm kopuyordu çünkü gideceğimiz yer Mokpo'ya bir buçuk saat uzaklıktaydı. Bu ayrıntıyı kendime saklayıp beynimin derinliklerine attım, Chanyeol şehir içinde rahat bir şekilde sürebildiğine göre burada da bir sorun olmazdı.
"Vardığımızda geceyi temiz havada geçireceğiz, sabaha kadar da dinlenmiş oluruz. Yoksa yarın öğlene kadar vaktimiz yolda geçecekti. Gittiğimizde göreceksin, zaman su gibi akıp geçecek. Ayrıca gideceğimiz yerde bir tuvalet ve banyo da var, korkma." Konuşurken sesi alaylı bir hal aldığında kaşlarımı çattım. Harika, şimdi de toplu bir tuvaletse temiz olup olmadığını düşünecektim. Aynı tuvaleti kaç kampçı kullanıyordu? Market uzak mıydı? Yanıma çamaşır suyu almış olmalıydım, toplu alanlardan hastalık kapabilirdik. Yanımızda bir gitar bile getirmiştik ama en önemli şeyi unutmuştum, tuvalet kâğıdı. Hayır, olamaz.
Güzel şeyler düşün, Baekhyun, güzel şeyler. Chanyeol yanımda, birlikte bir geziye gidiyoruz. Birbirimize odaklanabileceğimiz bolca zamanımız olacak. Geçen sıkıntılı bir haftanın sonunda ikimizin de buna ihtiyacı var.
"Yorulursan ben sürerim," dedim kendi kaygılarımdan arınmaya çalışarak. Başıyla onayladı, gideceğimiz yer fazla uzak olmasa da ağır taşıt hızıyla gittiğimiz için ne zaman varacağımız konusunda şüpheliydim. "Aç mısın? Aldıklarımızı hemen yemek ister misin? Yol artık daha sakin."
"Harika olur."
Arka koltuktaki pakete uzandım, yol üstünde durabildiğimiz ilk yerden akşam yemeği için yiyecek bir şeyler almıştık ve bu hiç de sağlıklı denebilecek bir öğün değildi. Ama birlikte geçireceğimiz vakit boyunca hesap yapmayı bırakmayı ve yalnızca geçirdiğimiz vakitten keyif almayı planlıyordum, mümkün olduğunca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes of Venus
FanfictionYabancı, bir cumartesi günü hayatımın orta yerine düşmeden önce sınırlarımın dışına çıkabilmek imkânsızdan daha zor zannediyordum fakat bunun canımı yakacağını bile bile aklıma koyduğu pembe hayallerin peşine takıldım ve daha güçlü biri olup yaşadık...