18. İki Sevgiliden Farksız

1K 139 393
                                    

Selamlar, bazı işler çıktığı için bu haftaki bölüm erken geldi ayrıca maalesef kısa kesmek zorunda kaldım ama böyle de çok güzel oldular. Başta smut yazamadığım için keyfim kaçmıştı ve fiziksel yakınlaşmaların fazla ilerlemediği bir kurgu sıkıcı olur diye düşündüm ama nasıl olduysa sevmeye başladım. Bölümlerin bu kadar uzayacağını da tahmin etmemiştim inanın. Şu anda birbirlerinden çok hoşlandıkları tatlı bir evredeler ve birbirlerini feci derecede arzuluyorlar. Güzel temaslar geçmişlerini unutturuyor. Chanyeol Baekhyun'u, Baekhyun Chanyeol'ü iyileştiriyor. Siz de bu dönemlerinin tadını çıkarın ve bana güvenin. Yorumlarınızı bekliyor olacağım. 💗




Galiba algılarımı bozacak düzeyde gerçekçi bir rüya görüyordum ve birazdan Junmyeon bedenimi delice sarsarak uyandıracak, derse geç kaldığımız için söylenecekti. Oysa ben asla geç kalkmaz ve her tarafım uyuşana kadar yatakta kalmazdım, Junmyeon'un benden önce uyanması Chanyeol'ün yatağında uyanmamdan biraz daha olasıydı. Geçen geceyle ilgili son hatırladığım arabada uyuyakaldığımdı. Bu sahnenin devamını rüyamda görebilmek için gözlerimi yeniden kapattığımda saçımda gezinen parmaklarla iyice mayıştım. Yanımda iç çamaşırıyla uzanan Chanyeol saçlarımı okşuyordu, yoksa sevişmiş miydik? Bu mümkün olamazdı, böyle önemli bir anı kaçırmış olamazdım.

Sabah mahmurluğuyla iyice kalınlaşmış kadife ses "Uyanma zamanı," diye fısıldıyordu. Gözlerimi yeniden açıp hemen karşımdaki yüzüne baktım, uyandığında böyle görünüyordu demek. Hâlâ göz alıcıydı, hafifçe dağılmış uzun saçları ve biraz kalınlaşmış sesi dışında bir değişiklik yoktu. Gözümü güldüğünde yanağında beliren derin gamzesinden alamadım. "Ne görüyordun rüyanda? Gülümsüyordun."

"Sanırım güzel şeyler," diye mırıldandım gülümsemeye devam ederek, sesim henüz açılabilmiş değildi. İnce kumaş parçasının gizlediği kalçalarına bakmamak için çok büyük bir savaş veriyordum. "Böyle üşümüyor musun?"

"Hayır." Kendini beğenmiş bir gülümsemeyle parmaklarını saçlarımın arasında dolandırırken nefesimi tuttum. "Hasta olma diye evin derecesini yükselttim ama sıcağa katlanamıyorum. Sense uyurken larva gibi etrafını sardın, uyurken yüzünü bile kapatıyorsun."

Söylediklerine karşı utanarak gözlerimi başka bir yere çevirmeye çalıştım fakat yüzüstü yattığı için normal halinden daha dolgun duran kalçasıyla karşılaşıp gözlerimi panikle ona geri çevirdim. Koyu renkli perdeleri sonuna dek kapalıydı ve odaya giren güneş ışığı da zayıftı, bu yüzden kızarıp kızarmadığımı fark edeceğini sanmıyordum. Büyük ihtimalle vücudunu dikizleyip durduğumu düşünüyordu, yalan da sayılmazdı.

Elleri başımda durduğu ve yüzü bana eğik olduğu için odaklanmakta zorlanarak konuştum. "Dün eve çıktığımızı hatırlamıyorum."

"Uyukluyordun, eve gelir gelmez duşa girdin. Unuttun mu?"

"Ah, sanırım hatırlamaya başladım." Restoranın isli et kokusu ve dumanı üstüme sindiği için o yorgunluğuma rağmen kendi kokuma katlanamamıştım ve ben kısa bir duş alırken Chanyeol düşüp bayılırım diye beni banyo kapısının önünde bekleyip iyi miyim diye seslenip durmuştu. "Sana bir sürü zorluk çıkardım."

Saçlarımın arasında dolanan parmakları duraksadı. "Böyle konuşma, zorluk çıkardığını düşünseydim senin için endişelenmezdim."

"Benim için endişelendin mi?"

"Sanırım daha uyanamadın." Parmakları usulca alnıma inip bir süre orada kaldı. "Gece sana yiyecek bir şeyler hazırlıyordum, o sırada dolabımda hırka arıyordun, çekmeceleri karıştırırken yerde uyuyakalmışsın. Seni yatağa taşıyıp hastaneye gidelim mi diye sordum ama istemedin."

Eyes of VenusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin